İhracatın milli ekonomiye katkısı nedir?

İhracatın milli ekonomiye katkısından elbette hepimiz haberdarız. Bu sayfamızda, genel ekonomik terimler, ihracat pazarlaması, SEO, içerik geliştirme (Özgün makale vb.) ve dünyadaki genel konjonktür analizini yapıyor olacağız. Milli bir mesele olarak gördüğümüz ihracat konusunda, tüm sektör temsilcilerinin bilgi edinmesini sağlamaktan memnuniyet duyuyoruz.

Global ekonomi koşullarında her ülkenin diğerinin ürettiği belli mal veya hizmetlere ihtiyaç duyduğu hepimizin malumudur. Geleneksel anlamda ihracat, fiziki ürünlerin bir ülkeden diğerine satılması olarak tanımlanıyor olsa da, günümüzde bu durum bir miktar farklılık göstermektedir. Öyle ki, artık dijital ürünler de ciddi miktarda ihracat konusu olmakta ve hatta dijital ürün üreticileri artık birer global işletme olarak sayılmaktadır. Ülkemizin sanayi devriminden sonraki en önemli fırsatı olan dijital dünya; ihracatın gelecekteki en önemli kalemlerinden birisi olarak görülür ki, Türkiye’de hemen her ürünün üretiliyor olması, dünyanın hemen her ülkesine diğer ürünlerin de satılabilecek olmasının göstergesi olarak tanımlanabilir.

Tabii ülkemizdeki hizmetlerin yabancılara arzı ve yeniden ihracat gibi faaliyetleri de konuya bahis etmek gerekir. Batı ile doğu arasında bir köprü niteliğine sahip coğrafi konumu itibariyle Türkiye; transit ürün akış yollarının üzerinden yer alır. Bunun yanında ülkemizde seyahat turizmi ve sağlık turizmi faaliyetleri döviz girdisi özellikleri itibariyle birer ihracat kalemi olarak tanımlanabilir.

Günümüz koşullarında global ekonomik sisteme bağlı ülkelerin, hiçbir dış satış faaliyeti yapmadan yaşayabilmesi mümkün değildir. Eğer diğer ülkelerin ürünlerine ihtiyaç duyuyorsak, onların ürünlerini satın alabilmek için farklı döviz tiplerinden rezerve sahip olmamız gereklidir. Rezerv oluşturmanın yolu ise elbette diğer ülkelere satış yapmaktır.

Döviz Neden Önemlidir?

Döviz; global ekonomik sisteme entegre ülkeler için gereklidir. Eğer bir ülkenin ekonomisi dışa kapalıysa ve hiçbir ürünü dışarıdan almıyorsa, o ülkenin dövize ihtiyaç duyması söz konusu olmayacaktır. Ancak pratikte böyle bir ülke de yoktur. Dünyanın kapalı ekonomileri olarak bilinen Kuzey Kore ve Küba dahi, çok az da olsa belli ürünlere ihtiyaç duyarlar. Kuzey Kore bu ihtiyacını Çin’e yaptığı bir miktar satışla elde ettiği dövizle, yine Çin üzerinden sağlarken, Küba; turizm gelirleri ile ihtiyaç duyduğu bu miktarı elde edebilmektedir.

Her iki örnekteki ülkenin de küçük birer ülke olduğunu görebiliyoruz. Ülkelerin büyüklüğü arttıkça, ister istemez belli ürünlerde dışa bağımlı hale gelmesi de kaçınılmazdır. Kaldı ki, bazı ürün gruplarını dışarıdan temin etmek dışında da alternatif yoktur.

Örneğin; biz grup savunma sanayi ürünü bazı ülkelerin hiçbir üretim kabiliyetinin olmadığı ürünlerdir. Bunun gibi; iklim özellikleri nedeniyle örneğin Rusya’nın domates üretmesi oldukça zordur. Ülkemizde ise rakipsiz ihracat avantajına sahip ürünlerin bulunduğunu söylemek mümkündür. Örneğin; fındık bizim için son derece kritik bir üründür. Dünya rezervinin %70’ine sahip olduğumuz bu ürün hacim olarak en güçlü ihracat ürünlerimizden bir tanesidir.

Ülkeler, dışarıya sattıkları ürünlerin karşılığında döviz alırlar. Elde edilen dövizlerle, diğer ülkelerden satın alınan ürünlerin ödemeleri yapılır. Örneğin; Türkiye’de bir Iphone satın alabilmek için, bu ürünün tedarikçisi olan ülkeye, o ülkenin para birimi veya global geçerliliği olan para birimlerinde (Dolar veya Euro) ödeme yapılması gerekir. Bu ürünü sağlayan ülke, alıcı ülkenin para birimi ile ödeme kabul etmeyebilir. Bu durumda biz Lira ödeyerek Iphone satın alamayız. Bunun çözümü elbette Iphone satan ülkeye ödeyebilmek için, başka bir ülkeye ürün satıp, döviz elde etmiş olmaktır.

Belirttiğimiz gibi ülkemizin bu potansiyeli aslında fazlasıyla vardır. Örneğimizde gösterdiğimiz fındık ürününü, satarak geçerli döviz türleri ile ödeme kabul edebilir, buradan elde ettiğimiz döviz ile Iphone veya diğer yurtdışından tedarik edilmesi gereken ürünleri satın alabiliriz. Ancak bunun için üretici ve satıcılarımızın, global ticaret bilincine yeterli seviyede ulaşmaları gerekir.

Ülkemizde serbest ekonomi 90’lardan beri uygulanıyor olduğundan, uluslar arası ticaret özellikle mikro düzeyde çok yaygın değildir. Oysa günümüz koşullarında ulaşılan lojistik ve iletişim avantajları kullanıldığında, son derece güçlü bir ihracat zemini oluşturmak mümkündür ki, bunun için devasa firmalar olmaya da aslında gerek yoktur. Küçük üreticilerin dahi, ürünlerini dünyanın hemen her noktasına ulaştırabilmeleri mümkündür. Ayrıca değindiğimiz gibi, bunun için ciddi bir potansiyelimiz de söz konusudur.

Bir ülkenin dövizi olmazsa ne olur?

Döviz kıtlığı; yurtdışından ürün ihtiyaç duyan ülkeler için ciddi bir sorundur. Eğer ihracat yapmıyor ve yurtdışından döviz girdisi sağlanmıyorsa, yurtdışından ürün satın alabilmek imkansız hale gelir. Zira değindiğimiz gibi bir ürünün yurtdışından tedariği için global geçerliliği olan para birimlerinde ödeme yapılması gerekir.

Elbette kimi ürün veya hizmetler için ülke kendi para birimi ile ödeme yapabilir. Ancak o ülkenin para biriminin, karşı ülke tarafından kabul edilmesi için, o para birimi ile dünyanın diğer ülkelerinden alışveriş yapılabiliyor veya o para biriminin değiştirilebiliyor olması gerekir. Örneğin; Moğolistan Tugrikisi ile ödeme kabul edecek ülke şu soruyu sorar; “bu para birimi ile nereden ne satın alabilirim?”

Tugriki global borsalarda değişimi sıklıkla yapılan bir para birimi değildir. Bu parayı değiştirmek imkansız bile olabilir. Özellikle büyük hacimlerde değişim durumunda, ciddi fiyat farkları olabilir. Bu durumda bu para ile ne satın alınabilir? Sorusuna odaklanmak gerekir. Bu noktada öncelikle para birimini ciro eden ülkenin ne ürettiğine ve parayı kabul eden ülkeye ne satabileceğine bakılmalıdır.

Moğolistan bir sanayi ülkesi değildir. Tarım konusunda da oldukça sıkıntılı bir coğrafya olan ülkenin, maalesef turizm gelirleri de pek fazla sayılmaz. Bu durumda bu ülkenin para birimini bu ülke içinde değerlendirmek dahi sorunlu hale gelir. Sonuç olarak bu para birimi ya elde kalır ya da çok düşük değerden satılmak durumunda kalınır. Her iki durumda da bu para birimini kabul eden satıcı sorun yaşayabilir.

Bu örnekten hareketle, ülkelerin satış yaparken neden Dolar veya Euro gibi global para birimlerini kabul ettiğini anlayabiliriz. Bunu tersi bir örnekle açıklayalım.

Örneğin; Çin, Almanya’ya bilgisayar satar. Almanya, bu ürün için ödemeyi kendi para birimi olarak Euro ile yapmak ister. Çin yukarıdaki analizi yaptığında karşısına söyle bir sonuç çıkar;

Euro para birimi ile dünyanın her ülkesinden ürün satın alabilirim, çünkü dünyanın her ülkesi Avrupa’da üretilen ürün ve hizmetlere bu para birimi ile ödeme yapabilir ve bu para birimi bu özelliği nedeniyle dünya borsalarında kolayca el değiştirebilir.

Elinizde Euro varsa, bu ürünle Almanya’dan otomobil satın alabilirsiniz. Veya bu dövizi Suudi Arabistan’dan petrol alırken ödeyebilirsiniz. Zira Suudi Arabistan bu dövizi yine Almanya’dan ürün satın alırken kullanabilir. Ancak elinizde döviz yoksa, kendi para biriminizin kabul edilmesi o ülkenin inisiyatifi olacaktır.

Bütün örnekleri bir araya getirerek sorumuza cevap verelim;

“elimizde döviz olmazsa ne olur?”

Eğer güçlü üretim alt yapısına sahip, para birimi kabul gören bir ülke değilseniz, döviz rezerviniz yokken dışarıdan ürün satın alamazsınız veya sınırlı satın alma yapabilirsiniz. Özellikle sadece belli para birimlerini kabul eden satıcılardan alım yapabilmek için borç döviz bulmanız gerekir ki, bu borcu hiç kimse faiz olmaksızın vermez. Faiz ile yabancı para birimi elde etmek orta ve uzun vadede ülkenin dış borcunu büyütürken, ülkenin para birimi elde döviz rezervinin miktarı ile doğru orantılı olarak azalır. Bununla birlikte faizler ve enflasyon da ters orantılı biçimde artacaktır.

Bu açıklamanın en güzel örneği; Almanya ve Japonya’dır.

Almanya mevcut koşullardan dünyanın nüfusuna oranla en güçlü sanayi ve teknoloji üretimi yapan ve ihraç eden ülkesidir. Aynı durum Japonya için de geçerlidir. Bu iki ülke, ülkeleri dışına, satın aldıklarından çok daha fazla satış yaparlar. Sonuç olarak bu ülkelerin döviz rezervleri, günbegün artar. Almanya veya Japonya ithalat yapmak için döviz sıkıntısı çekmez. Sonuç olarak bu ülkelerin para birimleri değerlenir ve bu ülkelerde faizler azalır. Örneğin; 2020 yılında Alman ve Japon bankalarında para bulundurmak için mevduat sahibi faiz ödemek durumundadır, zira bu ülkelerde negatif faiz vardır.

Elbette negatif faiz ve aşırı döviz rezervi durumunun da bazı yan etkileri vardır. Ancak bu durum zaten geçicidir, ancak bu ülkelerin ekonomik gücünü göstermek bakımından bu örnek son derece önemlidir. Bu iki ülke en uçtaki örnekler olsa da, ekonomik modellerinin üretim ve ihracata dayalı olması, konumuzla olan ilişkisi bakımından dikkat çekilmesi gereken özellikleridir.

Cari Açık Nedir?

Ulusların yurtdışından satın aldıkları ürün ve hizmetler ile yurtdışına sattıkları ürün ve hizmetlerin, bunun yanında menkul işlemler ve gayrimenkul gibi her türlü alış veya satışların birbirine olan farkı, cari açık veya cari fazla olarak adlandırılır. Bir ülkenin dışarıdan alışı daha fazla ise cari açık, daha az ise cari fazla meydana gelir.

Almanya gibi ülkelerin genellikle sattıkları ürünlerin birim fiyatları, satın aldıkları ürünlerden çok fazla olduğundan, cari fazla verme ihtimalleri daha yüksektir. Ancak Türkiye; genellikle cari açık verir. Zira biz üretim ve ihracat durumu bakımından hali hazırda Almanya’nın hayli gerisinde yer alıyoruz.

Ancak sürekli cari fazla da sağlıklı bir ekonomik gösterge değildir. Bu ülkelerin negatif faiz, daralma ve deflasyon gibi riskleri ortaya çıkabilir. Genel teoriye göre; ülkelerin sıfır değerinden çok uzak olmayan cari fazla veya eksiklerinin süregelmesi, beklenen ve sağlıklı bir durumdur.

Enflasyon Nedir?

Enflasyon, hal arasında hayat pahalılığı olarak ifade edilen ekonomik durumdur. Bir seviyeye kadar normal kabul edilen bu değer; dünya ortalamalarının üzerine çıktığı taktirde ilgili ülkenin vatandaşlarının satın alma gücü, diğer ülkelerin gerisine düşer ve bu ülkenin diğer ekonomik göstergeleri bozulur.

Enflasyonun birkaç sebebinden söz edilebilir. Bunların başında hammadde fiyatlarının artması gelir. Hammadde fiyatının yanı sıra ürünlerin üretiminde kıtlık da, enflasyon sonucuna yol açabilir. Arzın, talebi karşılayamadığı durumlarda fiyat oynaklığı söz konusu olabilir.

Döviz kuru da, enflasyon üzerinde belirleyici bir etkendir. Döviz arttıkça girdi maliyetleri artacağından, enflasyon da yükselir. Tersi durumda elbette enflasyon değerine negatif etki eder. Ülkeler yabancı yatırımcı elde edebilmek için yatırım faizlerini, enflasyonun üzerinde belirlemek zorunda olduğundan, faiz de, enflasyona bağlı olarak artacaktır. Aksi durumda yabancı para girişi azalır ve ilgili ülkenin döviz rezervlerinde düşüş meydana gelebilir.

Negatif Enflasyon Olabilir mi?

Yaygın görülen bir durum olmasa da, negatif enflasyon yani diğer ismi ile deflasyon görülebilen bir durumdur. İstenen bir durum olmamakla birlikte, bunun görülebilmesi için ilgili ülkede ürün miktarının da, para miktarının da fazla olması gerekir. Ne arzın ne de talebin kıtlık durumuna girmediği durumlarda ekonomiler yavaşlar hatta durur. Negatif enflasyon değerinin sıfırdan çok uzaklaşması çok mümkün değildir. Sıfırın çok az üzerinde yer alması ise sağlıklı bir ekonomik sistemin belirtecidir.

Resesyon Nedir?

Resesyon, piyasanın işlem yapma eğiliminin olmaması, satın alma eğilimlerinin düştüğü durumdur. Piyasanın durması eğer para yokluğundan meydana geliyorsa, bu sürecin sonunda ciddi bir enflasyon patlaması ve devalüasyon meydana gelebilirken, negatif faiz ve cari fazla ile birlikte mal ve hizmetlerin fazla arzı buna sebep oluyorsa, zaman içerisinde yine benzeri olumsuzluklar yaşabilecektir. Ülkeler resesyon durumlarından kaçınmak için enflasyon ve büyüme verilerinin pozitif kalmasına özen gösterirler. Ancak bu noktada stagflasyon riski söz konusudur. Kimi ülkelerde resesyon ve enflasyon bir arada görülür. Bu durumda alım gücü marjinal şeklide düşer veya zaten düştüğü için resesyon yaşanıyordur. Ekonomik olguların en ciddi sonuçları olan türü, stagflasyon olarak tanımlanabilir.

Faiz Nedir?

Faiz; paranın fiyatıdır. Her birim para, bankalar veya diğer finansör işletmeler tarafından borç alınır ve diğer ihtiyaç sahiplerine borç olarak aktarılır. Örneğin; bankanın sizden vadeli mevduat olarak alacağı para, aslında sizden faizle aldığı borçtur. Banka, size verdiği faizin bir miktar üzerinde bir faiz ve masraflarını uygulayarak, sizin paranızı, bir başka ihtiyaç sahibine ulaştırır. İşte o ihtiyaç sahibinin, sizden alacağı miktar için katlandığı fiyat farkına faiz denir.

Her ne kadar dini öğretiye faiz; olumlu görülmüyorsa da, global ekonomik istem içerisinde başrol oyuncularından bir tanesi olduğunu kabul etmek gerekir.

Enflasyon ve Döviz Kuru ilişkisi

Enflasyon döviz kuru üzerinden etkili merak edilen konuların başında gelir. Döviz kuru; enflasyonun üzerinde etkili temel faktörlerin başında yer alır. Dövizin yükselmesi, doğrudan yabancı girdi fiyatlarını arttıracağından, enflasyon üzerinde de yükseltici etkiye sahiptir.

Enflasyon ve Faiz ilişkisi

Enflasyon, piyasa faizleri üzerinde belirleyicidir. Öncelikle, ülkelerin enflasyon oranları, faizin baz seviyesini gösterir. Yani; bir ülkede enflasyon %5 ise bir bankanın %5 faiz vermesi, sıfır faiz vermesi olarak tanımlanır. Yatırımcının para kazanabilmesi için bankanın enflasyonun üzerinde bir faiz vermesi gerekir. Yurtdışından gelecek yabancı yatırımcı doğrudan bu rakama bakarak, reel faiz olarak tanımlanan faizden enflasyon oranının çıkarımına odaklanır. Ülkeler yabancı yatırımcı ve bankalarda mevduat olmasını istiyorlarsa faiz oranlarını buna göre ayarlamak durumundadır.

Faiz ve Döviz Kuru ilişkisi

Faiz ve döviz kuru ilişkisi karmaşık süreçler olarak tanımlanabilir. Faiz oranları; genellikle döviz kuruna paralel yükselir veya azalır. Zira döviz kurları zaten enflasyon değerlerini etkilediğinden bu paralellik normal olarak kabul edilir.

Gayrı Safi Milli Hasıla Nedir?

Bir ülkenin bilançosunun tamamına gayrı safi milli hasıla denir. Saf olmayan milli gelir olarak da tanımlanabilir. GSMH içerisinden amortisman bedelleri ve sermaye eskime payları çıkarılıp safi milli hasıla elde edilir.  Milli gelir hesaplanmasında GSMH içerisine yurtdışı yatırımlar da tutara eklenir.

Milli Gelir Hangi Para Birimi ile Hesaplanır?

GSMH hesaplaması öncelikle ülkelerin kendi para birimleri üzerinden yapılır. Her ülke kendi bütçe ve bilançosunu kendisi yapıyor olduğundan, öncelikle ana para birimi bu olacaktır. Ancak dünyada GSMH hesaplamasında kullanılan ortak para birimi Amerikan Doları olduğundan, genellikle açıklamalar Dolar ile yapılır.

Ödemeler Dengesi Nedir?

Çok karmaşık biçimde izah edilegelmiş ödemeler dengesinin kabaca özeti; bir ülkenin diğer tüm ülkelerle olan finansal işlemlerinin durumudur. Cari açık başlığında ifade ettiğimiz denge burada izlenir.

Uluslararası geçerliliği olan para birimleri hangileridir?

Bir para biriminin uluslar arası geçerliliğinin olabilmesi için o para biriminin sorunsuz değiştirilebiliyor olması gerekir. Örneğin Amerikan Doları; dünyanın her yerinde çevrilebilir. Aynı dırım Avrupa Para Birimi Euro için de geçerlidir. Bunun gibi güven duyulan diğer ülkeler olan Japonya, İngiltere, Kanada, Avustralya ve İsviçre gibi ülkelerin para birimleri de uluslar arası geçerli sayılabilir. Ancak global para birimleri olarak Dolar ve Euro şu anda en geçerli dövizlerdir.

IMF Nedir?

International Monetary Fund; Uluslararası Para Fonu; pek çok ülkenin ortak olduğu bir girişimdir. Dünya devletlerinden düzenli olarak fon elde eden kuruluş, ihtiyaç sahibi ülkelere, faizle para verir. Yani aslında IMF bir çeşit bankadır. Ancak bu banka, sadece devletlere kredi sağlar.

Dünya Bankası Kredi Veriri mi?

Elbette. Ancak Dünya Bankası Kredileri, devletlerarası kredilerdir. Proje bazlı krediler genelinde toplanan bu finans araçlarına ulaşmak için Bankanın programlarına dahil olmak veya bakanın ilgili ülke devletine sağladığı fonlara ulaşmak gereklidir.

İhracat nedir?

İhracat; ürün ve hizmetlerin yurtdışına satılmasıdır. İhraç kelimesi, dışarı göndermek anlamına geldiğinden, ekonomik sözlükteki karşılığı; ürünlerin yurtdışına satılması şeklinde ortaya çıkar. Konumuzun genelinde üzerinde durduğumuz konu olan ihracat, tüm dünya ülkeleri için son derece önemli bir ticari etkinliktir.

İthalat nedir?

İthalat; ihracatın tam tersidir. Yurtdışından ülkeye mal sokmak, satın almak veya getirmek ithalat anlamına gelir.

İhracat ve ithalat modern hesaplamalara göre sadece mal satın almak veya satmakla sınırlı değildir, şeklinde tanımlanır. Hizmet satışları da birer ihracat faaliyeti olarak kabul edilebilir.

Mikro ihracat nedir?

Yeni bir kavram olan ve dijital çağla birlikte hayatımıza giren mikro ihracat; az miktarda ürünün yurtdışına satışının yapıldığı ve tek seferde büyük miktarlarda yapılan satışların, aynı sürede olmakla birlikte daha fazla tekil alıcıya yapıldığı satıştır. Buna uluslar arası perakende demek de mümkün olabilir. Örneğin; ülkemizden yurtdışına otantik tekstil ürünlerinin satışını birer birer yapabilirsiniz ki, buna mikro ihracat deriz.

E-ihracat nedir?

Elektronik ticaretin, uluslararası biçimde yapılmasına e-ihracat deriz. Hali hazırda Alibaba.com e-ihracatın en muazzam örneği olarak kabul edilir. Mikro veya makro boyutta satış yapan site, dünyanın her yerine elektronik ihracat yapar.

Ülkelerin ihracat yapmasında herhangi bir engel var mıdır?

Prensip olarak ülkelerin ihracat yapmalarında hiçbir engel yoktur. Ürünlerin satılabilir olması ve ilgili ülkenin herhangi bir uluslar arası ambargo ile muhatap olmaması yeterlidir. Ambargo durumunda dahi, bu ambargoya taraf olmayan ülkelerle ihracat ve ithalat ilişkisi kurulabilir.

Hangi ürünler ihraç edilebilir?

Her ülkenin ihraç ürünler protokolleri farklıdır. Kamu otoritesi, ihracatı serbest ürünleri belirler. Tabii burada alıcı ülkenin regülasyonları da önemlidir. Karşı ülke, ürünlerin satın alınmasını kısıtlamış veya bütünüyle engellemiş olabilir. Bu noktada gümrük koşullarını araştırmak gerekir. Genel olarak kimyevi maddeler, patlayıcı maddeler, ilaç, silah, radyoaktif maddeler, bazı madenler, stratejik materyal ve ürünler, endemik bitkiler ve biyolojik materyallerin ihracatı kısıtlı veya yasaktır.

Türkiye ihracatta ne durumda?

Türkiye; döviz girdisi sağlamak bakımından aslında fiziki ürün ihracatının dışında birçok enstrümana sahip. Zaten ülkemizin her ne kadar belli dönemlerde sıkıntıya düşsek de, her zaman belli miktar dövizinin var olmasını sağlayan özelliği de tam olarak budur. Yer aldığımız stratejik konum itibariyle transit yolların kontrolünü elimizde bulunduruyor olmamız, bu transit akıştan bir döviz girdisi elde etmemizi sağlıyor ki, bu bizim içerideki fiili ekonomik etkinliklerimizden bağımsız olarak kendiliğinden gelişiyor.

Bunun yanında turizm gibi çok önemli bir sektör de milli ekonomimize döviz girdisi sağlar. Yılda yüz milyon turist hedefinin hali hazırda projeksiyonu yapılırken, bu rakama ulaşılması aslında çok da zor değildir. Ancak tabii bu noktada gelen turist başına bırakılan döviz miktarının arttırılması da, en az turist sayısının arttırılması kadar önemlidir. Turizm sektörünün en önemli sıkıntılarından birisi, karlılık oranıdır. Ülkemizin turizm imkanları, Avrupa ülkeleri veya benzeri pahalı turizm bölgelerinden düşük olmasa da, maalesef girdi miktarlarımız bu ülkelerin gerisinde kalır. Bunun başlıca nedeni elbette Türkiye’nin tanıtımı noktasında yaşanan eksikliktir.

İnternet teknolojisinin öncesinde global ağlarda Türkiye’nin tanıtımı ile ilgili faaliyetler elbette bugünkü kadar kolay değildi. Dünyanın geneline temas etmek, çok büyük maliyetler anlamına gelirken, bunu yoğun bir şekilde yapabilmek de neredeyse imkansızdı. Ancak bugün şartlar hem ürün ihracatı hem de turizm noktasında çok farklı noktalara gelmiş durumdadır. Ayrıca global ağlar o kadar efektif kullanılabilir ki, bu tanıtım faaliyetlerini gerçekleştirmek için devlet bütçesi gibi devasa yatırımlara dahi gerek yoktur. Turizm işletmeleri doğru bütçe planlaması ile aslında Antalya’nın Marsilya’dan gri kalır yanının olmadığını tüm dünyaya gösterebilir. Bunun için dijital medya araçlarının doğru ve yeterli kullanılması yeterli olacaktır.

Bu girişimi son yıllarda sağlık turizmi alanında net biçimde görüyoruz. Ülkemizde faaliyet gösteren sağlık kuruluşları, hekimler ve sağlık turizmi acenteleri; kendi imkanları ile dünyanın dört bir yanına Türkiye’nin sağlık alanındaki yetkinliğini göstermekte ve bu sayede ciddi bir pazarı ortaya koymaktadır. Hali hazırda sadece bu firmaların girişimi ile dahi ciddi bir hasta trafiği ülkemize ulaşmaktadır ve hacim her geçen yıl artmaktadır. Aynı uygulamaların seyahat turizmi noktasında da mümkün olduğunu kolayca söyleyebiliriz. Ancak tabii ki bunun için belli miktarlarda maliyete katlanılması gerekli olacaktır ki, dijital ayak izi oluşturmak; uzun vadeli bir yatırım olduğundan aslında katlanılan maliyet bir süre sonra göze batmayacak bir rakama dönüşecektir.

Türkiye’de İthalata Dayalı Olmayan İhracat Fırsatları

Türkiye; özellikle tarım alanında ciddi bir üretim potansiyeline sahiptir. Ancak 90 öncesi konservatif politikaların tarım sektöründe neden olduğu serbest girişim bilinçsizliği, ziraatçinin üretim potansiyelini belli alanlar dışında mali girdiye dönüştürememesine sebep olmuştur.

Türkiye’de uzun yıllar çiftçi ile devlet arasında süre gelen alın satım ilişkisi nedeniyle, Türk çiftçisinin doğrudan yurtdışı ile bağlantısı kuvvetli değildir. Bu alanda faaliyet gösteren az sayıda gümrük firmasının tüm sektöre yeterli olacağını söylemek de doğru olmaz. Ciddi bir bilgi birikiminin yanı sıra önemli ölçüde operasyonel kabiliyetin de gerekli olduğu zirai ihracatın, öncelikle pazarlama zemininin kurulmuş olması gerekir. Ürünlerin hangi hedef ülkeye, hangi standartlarla satışının yapılabileceği ile başlayan Pazar araştırması sürecinin hassasiyetle yapılması ve protokoller bağlamında tüm detayların hazır hale getirilmesi gerekir.

Ancak elbette yegane ön hazırlık süreci detayı bu değildir. Hangi ülkede, hangi ürünün satılabilir olmasının yanı sıra, bu ürünlerin bu ülkelerdeki distübtör, zincir market, gümrük firması veya toptancılara ulaştırılması da gerekli olacaktır. Tabii hedef ülkedeki nihai tüketicinin de, marka değeri bakımından bilgilendirilmesi ve bu ülkede alıcı kitlesinin oluşturulması da oldukça önemlidir.

Her ne kadar zirai ürünlerin marka bilinirlik ihtiyacı yoktur gibi düşünülüyor olsa da, bu ülkedeki son tüketici veya aracı firmaların Türkiye hakkında yeterli birikime sahip olmasını sağlamak da, pazarlama sürecinin önemli bir bileşenidir. Örneğin Almanya’daki bir zincir market, hububat ürünlerini hangi ülkeden ithal edeceğine karar verirken, hem kendi networkünü, hem de tüketici tercihlerini dikkate alır. Türk bulgurunun, diğer ülkelerden daha nitelikli olduğu bilincini oluşturmak bu nedenle büyük önem arz eder. Aynı durum, diğer hemen her ürün için geçerli olacaktır.

Bunun gibi maden ürünleri ve hizmetlerin yurt içi ve dışında arz edilmesi de aslında birer ihracat olarak kabul edilir. Yarı mamul veya hammaddenin daha az bir kısmının dışarıdan karşılandığı veya dışarıdan hiç girdi olmayan ihracat türü; ülkemiz için son derece önemli bir ihracat sistemi olarak tanımlanır.

Ülkemizde yurtdışına ihracat potansiyeli en yüksek tamamen yerli ürünler;

  • Zeytin
  • Zeytinyağı
  • Fındık
  • Meyve türleri
  • Hububat
  • Pamuk
  • Maden ürünleri
  • Turizm (iç ve dış)

Başta gelmek üzere iki yüzün üzerinde ürünü ifade eder.

Tabii liste başı olarak belirttiğimiz ürünler; en çok ihracatı yapılan ürünler değil, ihracat potansiyeli en yüksek olmakla birlikte, muhtemel getirisi en yüksek ürünler olduğundan da bu listede başta yer alır.

Ziraat ürünleri, yani tarımsal ürünler; gelecekte en az sanayi kadar önemli ürünler olarak tüm dünyanın odaklandığı ürün grupları içerisinde yer alır. 90’lı yıllarda organik tarımın terk edilip, kimyasallar ile endüstriyel tarıma geçilme eğilimi, burada elde edilen ürünlerin nitelik bakımından organik ürünlere göre çok daha verimsiz olmaları nedeniyle günümüzde terk edilmekte, tüm dünya ülkeleri ziraat konusunu ulusal güvenli meselesi olarak görmektedir.

Pek çok dünya ülkesinin, bizim sahip olduğumuz tarım arazilerine sahip olmadığını, çok daha önemlisi bizim iklim özelliklerimizin rakipsiz olduğunu kolayca söyleyebiliriz.

Bu durumda ülkemizin gelecekteki girişim alanlarının en başında, dünyanın gireceği gıda stoğu problemi durumunda tüm dünyaya ihraç edilebilecek ürünleri üretmek üzere tarım ürünleri üretimi gelmelidir.

Ülkemiz, ziraatin keşfedildiği toprakların üzerine kuruludur. Anadolu’da neredeyse tüm tarım ürünleri yetişebilmektedir. Bunun yanında ve çok daha önemlisi, üretim potansiyelimizin, neredeyse tüm Avrupa’ya yetebileceği ifade edilmektedir.

Böyle bir üretim hacmi ile eğer doğru pazarlama kanallarını kullanabilir isek, dünyanın hemen her noktasına gıda ürünlerinin satışını kolaylıkla gerçekleştirebiliriz. Tamamen yerli kaynaklar kullanılarak üretilecek ürünlerin, hedef ülkelerdeki alıcılara ulaşabilmesi artık hiç de imkansız değildir.

Türkiye’de toplam ürün ihracatı potansiyeli

Türkiye; hali hazırda sanayi alanında bazı Avrupa ülkeleri kadar güçlü bir ülke değildir. Ancak bu seviyeye ulaşmamak için bir neden de yoktur. Genç işgücünü kalifikasyonlarında elde edilecek küçük bir miktar artış ve yeterli yatırım ile pekala Avrupa ülkeleri ile yarışabilecek konumu elde edebiliriz. Ancak tabii bir yatırımın yapılabilmesi için sermaye yatırımının yanında, düzenli olarak girdi elde edilebilmesi, yani bu ürünlerin satılıyor olması gerekir. Ürün satışı miktarı arttıkça, yapılan yatırım da artacak ve sonuç olarak daha fazla büyüme ve döviz girdisi sağlanabilecektir.

Ülkeler tekel oldukları ürünler ve fiyat konusunda rakiplerinin olmadığı ürünler dışında kalan ürünlerin satışı için pazarlama ağına ihtiyaç duyarlar. Tabii bu pazarlama ağının bileşenleri içerisinde yalnızca reklamdan söz edilmez. Ürünlerin nitelikleri de pazarlama bileşenleri içerisinde sayılır. Ürün geliştirme ve tutundurma süreçlerinde, ürünlerin faydalılık oranını arttırmaya yönelik girişimler sürdürülmeli, özellikle standartlar noktasında ciddi süreçlere tabi olunmalıdır.

Ülkemizde üretilen ürünlerin neredeye tamamı TSE tarafından kabul edilen Avrupa Birliği Kalite Standartları özelliklerine uygundur. CE sertifikasına sahip ürünlerin Avrupa’ya satışında herhangi bir engel yoktur. Ancak tabii bu standartların üzerinde kalite seviyesinde ürün üretmeye çalışmak, tıpkı Almanya örneğinde olduğu gibi; daha çok satış ve daha bağlı müşterileri anlamına geleceğinden son derece önemlidir.

Ürünlerin sanayi ürünleri özelinde de değerlendirilmemesi gerekir. Ülkemizde tarım ürünleri, ihracatı yasak olmayan maden ürünleri, sanat eserleri ve en önemli ciddi bir gelir kaynağı olabilecek, yazılım ürünleri son derece büyük potansiyele sahiptir. Sanayi devrimini kısmen kaçıran ülkemizin, dünya ekonomik sisteminde ismi anılan bir oyucu olmasını sağlayabilecek en önemli unsur; kuşkusuz yazılım teknolojisidir.

Ülkemizde bu alanda uzman yetiştiren çok nitelikli okullar bulunmakla birlikte, tesis edilen serbest bölgeler ve teknokentlerde konuşlu çok sayıda işletme söz konusudur. Üniversiteler, devlet ve bu girişimlerin ortak etkinlikleri ile geçtiğimiz yıllarda sayısız proje geliştirilmiş ve geliştirilmektedir. Bu ürünlerin satışından da ciddi miktarlarda gelir elde edildiğini söyleyebiliriz.

Yani ülkemizin ihracat potansiyeli aslında mevcut görünümün çok daha üzerindedir. İhracatı mümkün ürünlerin ve hizmetlerin tespitinin ardından, kalite standartlarının sağlanması ile bu ürün ve hizmetlerin yurtdışına satılabilir hale getirilmesi için hiçbir engel yoktur.

Bu temel gereksinimleri karşıladıktan sonra yapılması gereken ürünlerin pazarlamasının yapılması olacaktır. İhracatın can damarı, ihracat pazarlamasıdır.

Türkiye’nin En Çok İhracat Yaptığı Ülkeler

Türkiye toplam ihracatının %60’ını aşağıdaki ülkelere yapmaktadır

  • Almanya
  • Birleşik Krallık
  • Amerika Birleşik Devletleri
  • İtalya
  • Fransa
  • İspanya
  • Irak
  • İsrail
  • Belçika
  • Polonya
  • Rusya
  • Romanya
  • Hollanda

Türkiye’nin Avrupa yönüne ihracatı ise toplam ihracatının %70’ine yakın kısmını ifade eder. Bunu Amerika, Rusya ve sınır komşularımız takip ediyor.

Maalesef Asya, Orda Doğu ve Afrika yönüne ciddi bir ihracat yapmamakla birlikte, esasında bu yönde ciddi bir potansiyelin söz konusu olduğundan söz edebiliyoruz. Ancak elbette bu ülkelere ihracat yapabilmenin yolu; öncelikle bu pazarlara erişebilmekten geçiyor. Bunun için de dijital pazarlama elbette elimizdeki en önemli enstrüman olarak öne çıkıyor.

İhracat Yapılacak Pazar Nasıl Seçilir?

Modern dünya düzeninde duygularımızla hareket etmemiz mümkün değildir. Bu nedenle, kapitalist düzenin kurallarını doğru anlamak ve buna göre hareket etmek zorundayız. Elbette bunu yaparken etik ilkeleri ihlal etmemek önemlidir. Ancak mutlaktır ki, bu düzende ayakta kalabilmek için oyunun kuralını bilmek gerekir.

İhracat yapmak isteyen üreticinin satışı kime yapacağını doğru seçmesi büyük önem arz eder. Örneğin; Asya ülkelerine mi satış yapacağız, yoksa Avrupa ülkelerine mi satış yapacağız sorusu, geleceğimiz için can alıcı bir soru olacaktır.

Bu durumda pazarın analizlini kabaca yaparak ön bir karar vermek mümkün olacaktır. Örneğin; Pakistan ile Almanya örneklerini kıyaslayalım.

Pakistan; yakın ilişkilerimizin uzun yıllara dayandığı dini ve kültürel yakınlığımız nedeniyle duygusal olarak daha yakın hissettiğimiz bir ülkedir. Bu ülke ile ticaret dışı bir çok ilişkiyi sürdürmenin yanında, sınırlı da olsa ihracat ve ithalat ilişkimiz söz konusudur.

Almanya da herhangi bir düşmanlığımız olmayan bir ülkedir ancak bu ülke ile Pakistan gibi bir yakınlığımız söz konusu değildir. Ve fakat iki ülkenin dünya alım gücü endeksindeki yeri incelendiğinde, Almanya’nın dünyanın ilk sıralarında yer aldığını, Pakistan’ın ise sonlarda olduğunu görürüz. Bu durumda Pakistan’daki tüketicinin ürün satın alma olasılığı daha düşük olacaktır. Her ne kadar Pakistan nüfusu, Almanya’nın 3 katı olsa da, milli gelir kıyaslaması yapıldığında ciddi bir uçurum ortaya çıkacaktır.

Bunun yanında Pakistan’ın üretimini yaptığı ürünler ile Türkiye’nin ürünleri hemen hemen aynı olduğundan, zaten bizden alım yapma ihtiyaçları da sınırlı olacaktır. Benzer durum İran için de söz konusudur ki, İran’ın hali hazırda tabi olduğu uluslar arası ambargo zaten buraya yapılacak ihracatı sınırlar.

Almanya ise sahip olduğu ekonomik güç nedeniyle, bir çok ürünü ithal edebilme kabiliyetine sahiptir. Dünyaya sanayi ve teknoloji satan bu ülkede ziraat çok yaygın bir üretim kolu değildir ve ciddi miktarda tarım ürünü bu ülkeye Türkiye’den gider.

Buradaki potansiyelin yükselmesi mümkün olduğu gibi, yeni pazarlar seçerken de aynı analizin yapılması çok doğru bir yaklaşım olacaktır.

Türkiye’de ihracat teşvikleri

Türkiye Cumhuriyeti Devleti; özellikle serbest Pazar ekonomisi düzen benimsendikten sonra ihracat konusuna büyük önem verir hale gelmiştir. Kaldı ki, dünyaya açık bir ekonominin zaten ihracatı önemsememesi zaten düşünülemez.

Döviz girdisi elde edilebilmesi için Türkiye’deki ihracatçı sıfatındaki her tüccar devlet tarafından desteklenir.

Vergi istisnalarının yanı sıra, ihracat yapanlara ek ödemeler yapılır ve elbette kamusal krediler ve hibelere yapılır. İhracatçılar Meclisi, Ticaret Odaları ve Ticaret Bakanlığı ve bağlı kuruluşlarından bu alanda destek alabileceğiniz kaynaklara kolayca ulaşabilirsiniz.

İhracatta Pazarlama Yöntemleri

İhracat pazarlaması, genel pazarlama yöntemlerinin bir miktar daha genişletilmiş hali olarak tanımlanabilir. Ancak modern zamanlarda geleneksel pazarlama yöntemleri etkinliklerini kaybetmiş ve daha ekonomik olmakla birlikte daha efektif olabilecek pazarlama araçları tercih edilir hale gelmiştir.

İhracat yapabilmek için üretici veya satıcının, hedef ülkede girişimde bulunması gerekir. Fiili olarak bu ülkelerde tesisleşme veya buradaki aracılarla çalışma yöntemi, genel-geçer yöntemdir. Ancak bu her iki şekilde de ciddi maliyetleri gerektirir.

Örneğin; bir Avrupa ülkesinde ofis açmak ve buradan pazarlama yapmak; korkunç bir maliyeti ortaya çıkarır ki, zaten bunu tercih eden ihracatçı yok denecek kadar azdır. Genellikle hedef ülkelerde ortaklıklar kurulması veya buradaki dağıtıcı firmalarla komisyon üzerinden çalışılması yolu tercih edilir.

Hedef ülkede aracı firmalara ulaşabilmek için dahi ciddi bir maliyet gerekli olacaktır. Bu ülkeye küçük bir ekibi gönderip, bağlantılar kurmak için harcanacak zaman diliminde katlanmanız gereken seyahat maliyetleri dahi, onbinlerce Euro gibi rakamları ifade edecektir. Elbette bunun yanında çalışmaya başladıktan sonra, ilgili firmalara komisyon verme durumunuz da ortaya çıkacaktır.

Pazara hakim olmamanız ve pazardaki satıcıların sizi bulamıyor olması neticesinde de aslında başka bir seçeneğiniz olmayacaktır.

Gerek ilk giriş maliyetleri, gerekse sürekli maliyetleriniz dikkate alındığında aslında karlılığı düşük bir girişim olan bu faaliyet size gerçek kazancı ifade etmeyecektir. Bunun yanında, ilgili ülkeye yapabileceğiniz satış, aracı firmanın izin verdiği kadar olacak ve tüm faaliyetleriniz bu firmaya odaklı olacaktır.

Yeni nesil pazarlama yöntemlerinin en tepesinde yer alan dijital pazarlama ise sizi bütün bu süreçlerden kurtarır. Hem doğrudan pazara, hem de aracılar olmaksızın direkt olarak büyük satıcılara ulaşabilirsiniz. Burada çok önemli unsur, o satıcıların zaten satmak için arayışı içerisinde olduğu ürünlere sizin üzerinizden erişebiliyor olmasıdır. Dijital pazarlama ile siz satıcılara değil, onlar size ulaşacaktır.

Uzak Alıcı Sizi Nasıl Bulur?

Bugün Türkiye’de herhangi bir ihtiyacınızı nasıl arıyorsunuz?

Neredeyse hepimiz örneğin ayakkabı almadan önce Google’a giriyor ve seçenekleri inceliyoruz değil mi?

Bir ürünü uzak ülkeden satın almak isteyen satıcı da, aynen bu şekilde araştırma yapacaktır.

Almanya’daki bir zincir marketin satın alma sorumlusu veya toptancı bir firmanın yetkilisi, çorap satın almak istediğinde Google’dan arama yapacak ve dünyadaki seçenekleri inceleyecektir Eğer sizin firmanız bu kişinin karşısına çıkmıyorsa, maalesef bu şansı yitirmiş olacaksınız. Oysa bir internet siteniz olsaydı, bu siteyi Almanca dilinde hazırlamış olsaydınız ve elbette SEO yaparak bu sitenin Almanya’dan yapılan aramalarda bulunabilir olmasını sağlasaydınız, bu kişi size ulaşabilecekti. Bu durumda hiçbir aracıya tek kuruş ödemeden ve hatta ek bir reklam maliyetine de katlanmadan ürünlerinizi onlara ulaştırabiliyor olacaktınız.

Pekiyi bunu neden düşünmeyesiniz?

Her işletme ihracat yapabilir mi?

Evet yapabilir. İster doğrudan ihracat, isterseniz bir ürünün transit satışı olarak sayalım, her işletme tercih etmesi halinde yurtdışına ürün satışı yapabilir. Bunda herhangi bir engel yoktur. Ancak tabii bakanlıktan bununla ilgili bazı izinlerin alınmış olması gereklidir. Bu konuda ali müşaviriniz size destek verecektir ki, eğer düzenli ihracat yapacaksanız bir gümrük müşavirliği firması ile de çalışmanız gerekli olabilecektir.

İhracat fırsatlarına örnekler

Türkiye’de kurulu bir işletme veya bir zirai üretici; dünyanın her yerine ürün satabilme kabiliyetine sahiptir. Bizim en büyük avantajımız, belli ürün gruplarında tekel olmaya yakın olmamızdır. Örneğin; fındık; dünya rezervlerinin %70’inden fazlasının Türkiye’de olduğu bir zirai üründür. Bu ürünün satılması için esasında büyük bir çaba da gerekmez. Ancak burada ürünün birim satış fiyatını yükseltmeye yönelik pazarlama aksiyonları da ihracatı geliştirmeye yönelik çalışmalara olarak kabul edilebilir.

Hedef ülkelerle aramızdaki aracı sayısını en aza indirerek, bu pazarlarda ürünlerimizi daha yüksek fiyatlara satabilir ve bu sayede ülkemize giren döviz miktarını arttırabiliriz. Elbette bazı ürünlerin satışı ile ilgili devletin uyguladığı kotalar söz konusu olabilir ki, bu noktada gerekli bilgiyi size gümrük müşaviriniz sunacaktır.

Türkiye’nin lojistik avantajları

Hep söylendiği gibi Türkiye; dünyanın tam merkezinde yer alır. Antik çağlarda olduğu gibi, günümüzde de, dünyanın önemli ticaret yollarının önemli kısmı bizim üzerimizde hareket eder. Her ne kadar çevremizdeki bazı ülkelerde yaşanan siyasi çalkantılar ve savaşlar nedeniyle doğu-batı yönünde ticaret zarar görmüş olsa da, bu durum kalıcı değildir ve bir gün bu yollar en aktif şekilde kullanılır hale gelecektir.

Ülkemiz, Avrupa’nın bir parçası olarak, Avrupa ülkelerine tedarik noktasında büyük avantajlara sahiptir. Üretici konumdaki Avrupa ülkelerinden daha ucuza üretim yapabiliyor ve onlardan daha uzakta olmadığımızdan, bu ürünleri tüm Avrupa’ya kolayca ulaştırabiliyoruz.

Bu lojistik avantajı, satışa dönüştürmek için yapmamız gereken ise elbette doğru pazarlama yöntemleri geliştirmek olacaktır. İhracat pazarlaması, modern yöntemlerle yapılası halinde, büyük getirileri ortaya koyabilecek güçlü bir etkinlik alanıdır.

İhracat Pazarlaması ve Dijital Medya

İhracat pazarlaması; ülke dışına satışla ilgili gerçekleşecek tüm pazarlama etkinliklerini kapsayan geniş bir çalışma alanıdır. Günümüz koşullarında pazarlama etkinliklerinin fiziksel alandan, dijital ortama kayması ise sürecin doğal sonucudur. Nasıl ki; endüstri 4.0 ile birlikte daha az fiziksel materyal, daha fazla yazılım ile kaynak kullanımının azaltılması hedeflenmişse, modern pazarlamada da aynı şekilde dijital medyanın etkinliği arttırılarak, dijital dünyaya geçiş benimsenmiştir.

Ancak elbette dijital pazarlamanın fiziksel pazarlamanın önüne geçmesi bir çabanın sonucu değildir. Bahsettiğimiz gibi bu doğal bir süreçtir. Dünyanın dijitalleşmesine paralel olarak, insanların yani pazarın dijital dünyaya geçmesi, etkinliklerin burada devam etmesini zorunlu kılmıştır.

Günümüzde herhangi bir ticaret alanında faaliyet gösteren işletme veya kişinin dijital ortamda var olmaması, pazarlama etkinliklerinin büyük ölçüde etkisiz olması anlamına gelir. Zira Pazar bileşenleri artık neredeyse tamamen dijital cihazlara bağımlı hale gelmiştir ve tüm gündelik etkinliklerin büyük kısmı burada gerçekleşir.

Mobil cihazların yaygınlaşması, internet hızının artması ve sosyal iletişimin fizikselden, online ortamlarda geçmesi, süreci kaçınılmaz olarak şekillendirir. Covid-19 salgın süreci ile birlikte ise bu durum hız kazanmış ve hali hazırda en küçük yaş grubundan, en büyüğüne kadar hemen herkes, online platformları kullanmaya başlamıştır.

Geleceğin mecburi istikameti, dijital medya ve ticaret söz konusu olduğunda dijital pazarlamadır demek, bu bakımdan son derece doğru olur.

Dijital medya; arama motorları, internet siteleri, sosyal medya platformları ve video paylaşım platformları gibi temel enstrümanların yanında, özellikle pazarlama için birçok farklı elementi de işletme sahiplerine sunar. Google; bu noktada ciddi araçları kullanıma açar ve aslında bu son derece önemlidir. Haritalar, işletme rehberi ve arama motoru;  işletmelerin arama sonuçlarında görüntülenmesini sağlamak için oldukça etkili araçlardır.

Kaldı ki, Google  günümüzde yegane arama motoru olduğundan, zaten rakipsizdir ve tüm dünya vatandaşları ihtiyaçlarını bulmak için Google’ı kullanır. Bu durumda pazarlama yapmak için de elimizdeki en iyi araç; SEO (Search Engine Optimization) yani arama motoru optimizasyonu olacaktır.

SEO ile ihracat yapmayı düşündüğünüz hedef ülkenin dilinde yapılan aramalarda, sizinle ilgili kelimeleri tespit ederek, bu kelimelerde önde çıkmak üzere çalışmalar yapabilirsiniz. Tabii bu profesyonel bir süreçtir ve bunun için uzman desteği almanız gerekir. Teoride, doğru bir SEO süreci ile başarılı etkinlikler mümkündür. Bunu sağlamak için belirttiğimiz gibi alan uzmanı, ihracat pazarlaması ve dijital pazarlama alanlarında uzman kişi veya kuruluşlar gerekli olacaktır.

Açıkça ifade etmek gerekirse, SEO; son derece karmaşık ve bir internet etkinliği olmanın yanında ciddi bir pazarlama sürecidir. Bir çok bileşeni olan bu işlemlerin teknik detaylarının yanı sıra, geleneksel pazarlama öğelerinin dijital dünyaya en iyi şekilde entegre edilmesi gereklidir. Sadece teknik SEO uygulaması ile sonuca ulaşmayı düşünmek bütünüyle etkisiz bir süreci ifade edecektir.

Dijital medyanın bütün elementleri ile kullanıldığı pazarlama süreçleri, Google’ın SEO olarak tanımladığı nihai sistematiktir.

Dijital Pazarlama ile ihracat

İhracat pazarlamasında dijital pazarlama, yukarıda da belirttiğimiz gibi; günümüzde zorunlu istikamettir. İhracat pazarlaması fiziksel olarak çok büyük maliyetlere neden olduğundan, günümüzde neredeyse tüm ihracatçılar satış ve pazarlama kanallarının neredeyse tamamını buraya kaydırmış durumdadır. Modern dünyanın bütünüyle adapte olduğu bu sistem ülkemizde ise yavaş yavaş benimsenmeye başlanmıştır. İnternet kullanımının ülke içinde dışarıya göre daha düşük olması, ihracatçının da bu alandaki bilgi ve deneyiminin kısıtlı olmasına sebep olduğundan, satıcıların online pazarlama veya dijital pazarlama deneyimi seviyesi de düşüktür.

Burada bir başka sorun; maalesef dijital pazarlama etkinliklerini gerçekleştiren bazı kişi ve kuruluşlarının yetersiz bilgi ve deneyimleri olmaktadır. Somut sonuçlarına ulaşmanın zaman aldığı bu hizmet süreçlerinin doğrudan veya dolaylı olarak istismarı da söz konusu olabilmektedir. Bu durumda kimi işletme sahibi sisteme olan inancını da kaybedebilmektedir.

Ancak bu doğru yaklaşım değildir. Çok açık ve net olarak bir kez daha altını kalın bir şekilde çizmek gerekir ki; dijital pazarlama sistemine dahil olmayan işletmelerin geleceğin dünyasında yeri yoktur.

Doğru pazarlama firmalarını bularak, sizin için en uygun hizmeti vermesi yönünde girişimlerde bulunmak için vakit kaybetmemeniz, bir an önce sistemin içerisinde yerinizi almanız elzemdir.

E-ihracat

Dijital pazarlamanın bu kadar etkin olduğu bir dünya düzeninde, tüm süreçlerin elektronik olarak gerçekleştiği bir ihracat sistemi de elbette olağan sonuçların başında gelir. İşletmelerin veya üreticilerin, dijital ortamda gerçekleştirdikleri uluslar arası satış etkiliklerine e-ihracat denir. Alibaba ile dünyanın gündemine yerleşen bu sistem, günümüzde mikro düzeyde de aktif biçimde gerçekleşir.

Örneğin; bir zeytinyağı üreticisi, bir internet sitesi kurarak, doğru SEO ve diğer pazarlama etkinliklerini de gerçekleştirerek, uzak ülkelere ürünlerinin satışını kolaylıkla yapabilir. Aynı durum diğer tüm sektörler için geçerlidir. Ayrıca mikro boyutlarda yapılan ihracatlarda gümrük protokolleri daha esnek olduğundan, bu gibi işlemlerin kolaylıkla gerçekleşeceğini söylemek de doğru olacaktır.

Ancak elbette bunu yapabilmek için, doğru bir altyapı ve uygun pazarlamanın yapılması öncelikli koşuldur. Kuracağınız sistemin içerik geliştirilmesinden, kullanıcı deneyimine kadar bir çok detayına dikkat etmeli, mümkün olduğunca en iyi hizmeti verecek ekipleri seçmelisiniz.

Unutmayın ki, e-ihracat yapacağınız platform; sizin mağazanızdır. Mağazanıza özenmeniz, size müşteri getirecektir.

E-İhracatta Lojistik

Günümüzde e-ihracat lojistik imkanları son derece geniştir diyebiliriz. Mikro boyuttaki satışları yerli ve yabancı kargo şirketleri ile kolayca yapabiliyorken, uluslar arası taşımacılık yapmakta olan yerli firmalar aracılığı ile ürünlerinizi herhangi bir ülkeye, herhangi bir miktarda gönderebilmenizi sağlayacak bir çok seçenek de bulunur.

E-ihracatta Tahsilat

E-ihracatta tahsilat sistemi, ihracatın boyutuna göre farklılık arz edebilir. Son kullanıcıya küçük miktarlarda satış yapılması durumunda, kredi kartı ile tahsilat sistemi seçilebileceği gibi; büyük miktarlar için banka transferleri kullanılması zorunlu olabilir. E-ticaret sistemi ile çalışan e-ihracat platformlarında kredi kartı ile ödeme almak yöntemi; yerleşik yöntemdir.

E-ihracatta Vergilendirme

E-ihracat vergilendirme sistemi, geleneksel ihracattan farklı değildir. Aynı şekilde verilendirme, indirim ve teşvikler geçerli olacaktır.

Turizm İhracat mıdır?

Teknik olarak ihracat; ürünlerin yurtdışına satışıdır. Her ne kadar hizmet arzı bir ihracat tipi olarak tanımlanıyor olsa da, aslında ülkeye döviz sağlıyor olması bakımından aslında bu noktada aynı klasmanda yer alır. Kaldı ki, kamusal olarak da, benzer teşvikler turizm sektörüne de sunulur.

Burada çok önemli detay; turizmcilerin ihracatta dijital pazarlamaya diğer tüm sektörlerden daha fazla ihtiyaç duymasıdır. Gerek turizm acenteleri, gerekse turizm işletmeleri, yurtdışındaki insanlara ancak bu şekilde doğrudan temas edebilirler. Yani burada da Dijital Pazarlama yine öne çıkar.

Sağlık Turizmi ve ihracat ilişkisi

Sağlık turizmi; ülkemizde sın yıllarda yükselişte olan ve yakın zamanda seyahat turizminden daha fazla gelir sağlayacağı tahmin edilen sektördür. Ülkemizin sahip olduğu güçlü sağlık sistemi, coğrafi avantajlarımız ve fiyat avantajlarımız bir araya geldiğinde, sağlık turizminin ülkemizin amiral gemisi döviz kaynaklarından birisine dönüşmesini beklemek yanlış olmaz.

Ancak sağlık turizminde dijital pazarlama, son derece önemlidir. Turizm başlığında değindiğimiz gibi; yurtdışındaki kişilere doğrudan temas edilebilecek yegane araç; online platformlardır. Tabii bunu yapabilmek için güçlü bir alt yapı gereklidir. Sağlık turizmi yapmak isteyen acenteler veya yurtdışından hasta getirmek isteyen hekimlerin öncelikle bir internet sitesi kurmaları, site içerik sistematiğini hastaların onları bulmasını istedikleri ülkelere uygun şekilde geliştirmeleri gereklidir. Web sitesi içeriği hazırlanırken, uluslar arası sağlık regülasyonlarına dikkat edilmeli ve kanunlar çiğnenmemelidir.

Özgün makale veya özgün içerik sağlamak; her etkinlik için yeterli olmayacaktır. Aslında bir makalenin yalnızca özgün olması da hiçbir anlam ifade etmez. Özellikle sağlık metinleri söz konusu olduğunda, bilhassa yurtiçindeki denetim sistemi oldukça hassastır.

Web sitesi içeriği hazırlanırken, bilimsel ölçek kullanılmalı, reklam yasaklarına uyulmalı ancak bununla birlikte, SEO protokollerine de uygun hareket edilmelidir. Elbette bu oldukça ciddi bir süreçtir. Biz bu bakımdan dijital pazarlamanın en önemli ayağını içerik geliştirme süreci olarak görüyoruz. Zaten tarihin başından beri içerik pazarlamanın temelidir ki, günümüzde önemi biraz daha artmış durumdadır.

Harekete geçin

İhracatı yapılabilir olan, bir başka deyişle yurtdışına satılabilecek herhangi bir ürün veya hizmeti geliştiren işletmenin, dünya sistemine entegre olmak için zamanı sınırlıdır. Ülkemizdeki işletmelerin vakit geçirmeden bu sisteme dahil olmaları, mümkün olan en geniş kitlelere ulaşmaları gereklidir. Bu hem kendi işletme gelecekleri, hem de ülkemizin uluslar arası arenada bilinir hale gelmesi için son derece önemlidir.

Biz ihracat pazarlaması konusunu önemsiyor ve bu alanda özel yatırımlar yapıyoruz. Teknik geliştirme, içerik geliştirme, medya uygulamaları ve diğer tüm alanlarda sürdürdüğümüz çalışmalarımızla oldukça başarılı sonuçlar elde etti ve etmeye de devam ediyoruz.

Siz de sektör temsilcilerinden biri haline gelmek, daha geniş kitlelere satış yaparak, şirketinizin ve ülkemizin büyümesine yardım etmek istiyorsanız harekete geçin. Dilerseniz size uzan desteğimizi sunabilir, süreçte başarıya ulaşmanız yardımcı olabiliriz.

Kaynakça

  • Mahfi Eğilmez Web Sitesi; ekonomi Sözlüğü. https://www.mahfiegilmez.com/p/ekonomi-sozlugu.html Son erişim; 09.04.21
  • Alkın, Erdoğan; Yıldırım, Kemal; Özer; Mustafa (2005). İktisada Giriş. Eskişehir: Anadolu Üniversitesi. ISBN 975-06-0204-8
  • İsmail Seyrek, Zekeriya Mızırak (2009). “Faiz Teorileri Üzerine Bir İnceleme: Finansal İstikrarsızlık Hipotezinin Temel Dayanağı”. Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi.
  • Yücel E., Özmen M., “Faiz Oranı, Döviz Kuru Ve Borsa Endeksi Nedensellik İlişkisi: 1989-2009 Türkiye Uygulaması”, Muhasebe Bilim Dünyası Dergisi-MÖDAV, vol.12, pp. 213–244, 2010
  • Economics of Public Finance; P.C. Jain – 1989 – New Delhi
  • Türkiye İhracatçılar Meclisi Web Sitesi https://www.tim.org.tr Son erişim; 09.04.21
  • https://www.marketingevolution.com/marketing-essentials/what-is-a-digital-marketing-platform-marketing-evolution
  • https://www.marketingevolution.com/marketing-essentials/what-is-a-digital-marketing-platform-marketing-evolution
  • https://revive.digital/blog/the-11-types-of-digital-marketing/
  • Horowitz, Michael D.; Rosensweig, Jeffrey A.; Jones, Christopher A. (2007). “Medical Tourism: Globalization of the Healthcare Marketplace”
  • https://www.total-croatia-news.com/history-2/3218-history-of-tourism-from-1868