Dijital Pazarlama
Tüm dijital pazarlama ve medya gereksinimleriniz
Tüm dijital pazarlama ve medya gereksinimleriniz
Dijital pazarlama dendiğinde, akıllarda farklı imajlar oluşur. Kategorize edilmiş farklı hizmet türlerini, dijital pazarlama olarak tanımlarız. Bu son derece normaldir, çünkü kavram tam olarak da bunu ifade eder. Dijital pazarlama, dijital mecralarda gerçekleşen tüm pazarlama bileşenlerinin çatı tanımıdır ve hepsini kapsar. SEO, Reklam, Sosyal medya, içerik, basın, marka ve bunların çevre bileşenleri olan grafik, yazılım ve tasarım gibi ögelerin tamamı, bu tamım içerisinde yer alır. Pekiyi biz bu bileşenlerin hangilerini sunuyoruz?
SEO
Arama motoru optimizasyonu, dijital pazarlamanın temel direğidir. Bu işlemler yapılmadan, diğer çalışmaların verimli olması zordur.
İçerik
İçerik olmadan, pazarlamanın herhangi bir bileşenini sürdüremeyiz. Öncelikle iyi içerik üretiyoruz.
Sosyal Medya
Günümüz koşullarında, sosyal medya olmadan kitlelere erişmemiz çok zor. Bunu en etkili biçimde yapıyoruz.
Reklam
Dijital reklamların verimliliği, yönetim özellikleri ile ilgilidir. Elbette reklam içeriğinin geliştirilmesi de bir o kadar önemli…
WEB
Web siteleriniz ve diğer dijital platformlarınızın yönetimini uzman ellere bırakın. Sizin için %100 çalışma vaat ediyoruz.
Marka
Markanızın dijitalde ve fizikselde en iyi şekilde yönetilmesi ve itibarının en üst düzeyde kalmasını sağlıyoruz.
Basın
Geleneksel ve dijital basındaki iş ve işlemlerinizi sürdürüyoruz. Ana akım medya gereksinimleriniz kontrol altında.
Danışmanlık
Hizmetleri fiilen almayabilir, sadece danışmanlık hizmeti alabilirsiniz. Neye ihtiyacınız varsa, biz oradayız.
Aslına bakarsanız, dijital pazarlamanın kazandırdıklarından çok; olmayışının kaybettirdiklerine odaklanmak daha doğrudur. Çünkü bugünün koşullarında dijitalde var olmamak bir seçenek değildir. Bu platformlarda ne kadar var olduğunuz, elde edeceklerinizi değiştirecektir.
Geçmişte erişilemez olarak tanımlanan hedeflere erişmeyi mümkün kılan bu etkinlikler, özellikle ülkemiz için önemli sektörler olan; ihracat, turizm ve sağlık turizmi gibi alanlarda uzakları yakın etmesi ile vazgeçilmezdir. Perakende ve hizmet sektörünün pazarlaması için de daha çok dijital medyanın kullanıldığını unutmamak gerekir.
Ancak bu noktada dikkat edilmesi gereken unsurlar vardır. Öncelikle belirtmek gerekir ki; sadece reklam konusuna odaklanmak hatadır. Sadece reklam yaparak satışları artırmak fikri doğru değildir. Reklam, tanıtım ve pazarlama faaliyetlerinin tetiklenmesi için faydalıdır ancak dijital pazarlama ya da genel olarak pazarlama reklamdan ibaret değildir.
Çok önemli bir diğer pazarlama hatası ise ucuz pazarlama ve hatta bedava pazarlama umududur. Açık konuşmak gerekirse, böyle bir imkan maalesef yoktur. Ucuz, elbette çeşitli biçimlerde mümkün olabilir ama bedava zinhar söz konusu değildir.
Tabii mucize pazarlama yöntemlerini de aklınızdan çıkarmanızı öneririz. Size vaat edilen sihirli yöntemler, gerçek dışı ve/veya illegal yöntemlerdir. Reklamlar dahi, legal veya gerçek olmayan iddiaların kitlelere duyurulmasına izin vermez. Organik dijital pazarlamada da mucize yoktur.
Unutmayalım ki; pazarlama, tıpkı muhasebe veya lojistik gibi işletme fonksiyonlarından birisidir. Bununla birlikte, tüm diğer fonksiyonların çalışabilmesi için gerekli olan satış döngüsünün kaynağı pazarlamadır. Dolayısıyla, bu fonksiyonu göz ardı etmek, yapacağınız en majör hatadır. Nitelikli ve yeterli pazarlama, sadece müşterilerinizi ikna etmekle kalmaz, sizi de bir işletme olarak “daha iyi” olmaya zorlar. Sonuç olarak; güçlü, her koşula ayak uydurabilen ve uzun vadede kalıcı bir işletme haline gelirsiniz.
Şartlara ayak uydurmak da elbette işletmenizin veya markanızın başarısı için gereklidir. Bugün, 10 sene öncesinin kurumsal kimlik araçları dahi yokken, eski yöntemlerle pazarlama yapmayı düşünmek iyi bir fikir değildir. Kağıt kullanımı %90’lara varan oranda azalırken, sizin el ilanı bastırmanız pek de işe yaramaz.
İşte tüm bu nedenlerden dolayı, pazarlama yapmak ve bunu dijital medya ortamında yapmak elinizdeki tek ve en etkili formüldür. Dilerseniz size biz bu noktada yoldaşlık yapabiliriz.
Hızlı
Dijital pazarlama, çok hızlı çözümleri içerir. Gerektiği anda hızla kitleye ulaşmaya başlayabilirsiniz.
Hedef Odaklı
Daha önce hiç olmadığı kadar hassas hedef kitle odağı belirleyebilirsiniz. Tam isabetle pazarlama yapılabiliyor.
Çeşitli
Dijital pazarlama enstrümanları çok çeşitli ve ihtiyaca göre seçilebilen türlere sahiptir.
Öngörülebilir
Daha hassas planlama yaparak, hedeflerinize ulaşma olasılığınızı en üste taşıyabilirsiniz.
Dönüşüm odaklı
Dijital pazarlama, dönüşüm veya kitle erişimi odağında çalışabilir. Bu sayede doğru hedefe doğru harcamayı yaparsınız.
Ekonomik
Dijital öncesinde “imkansız” maliyetleri olan kitle erişimi çalışmaları, bugün herhangi bir işletmenin yapabileceği kadar ucuz.
Bize sadece neye ihtiyacınız olduğunu söyleyin. Size en uygun çözümleri sunacağız.
Hangi pazarlama aracına sahip olmanız gerektiğini bilmiyor olabilirsiniz. Biz zaten tam olarak bunun için buradayız. Siz bize hedeflerinizden ve mevcut durumdan söz edin. Neye ihtiyacınız olduğunu ve nelerin sizin için faydalı olabileceğini ayrıntılı olarak size söyleyelim.
Bize iletişim sayfamızdan ya da aşağıdaki iletişim formundan hemen ulaşın. Size en hızlı şekilde dönecek ve hemen kitlenizle temas kurmaya başlamanızı sağlayacağız.
Nedir, ne işe yarar, nasıl yapılır, bileşenleri nelerdir?
Dijital pazarlama, günümüzün rekabetçi iş dünyasında işletmelerin büyümesi, marka görünürlüğünün artırılması ve sürdürülebilir şekilde müşteri kazanımı sağlanması için vazgeçilmez bir alan hâline gelmiştir.
Pek çok kişi için sosyal medya, mobil uygulamalar veya internet reklamlarıyla sınırlı gibi görünse de aslında dijital pazarlama; geleneksel pazarlamanın temel unsurlarının dijital kanallar üzerinden yeniden tasarlanması, uygulanması ve ölçümlenmesi anlamına gelir.
Dijital pazarlama, yalnızca şirketlerin değil; kar amacı gütsün veya gütmesin her kuruluş ve kişinin medyada varlık gösterebilmesi için gereklidir. Biz bunun için mevcut olan tüm dijital medya araçlarını kullanıyor ve medyada gücünüze güç katmanız için çalışıyoruz.
Dijital pazarlama, internetten mobil cihazlara, sosyal medyadan diğer tüm dijital platformlara kadar uzanan geniş bir ekosistemde ürün ve hizmetlerin tanıtımını, satışını ve marka bilinirliğini artırmayı amaçlar. Hani “her an, her yerde” denir ya, işte bu faaliyet tam olarak öyle.
Müşterilerle istediğimiz anda bağlantı kurabilmek, anlık geri bildirim almak, hatta stratejimizi anında yeniden şekillendirmek mümkün. Özünde ise, müşterinin dijital yolculuğunu (customer journey) ucundan tutup sonuna kadar yönetebilmek ve bu süreçte ortaya çıkan verileri doğru analiz ederek daha etkili yöntemler geliştirmek yatıyor.
Dünyanın önde gelen pazarlama otoriteleri ve akademik araştırmalar da bu konuda hemfikir.
Bugün dijital pazarlamada etkileşim, başarıyı belirleyen en önemli faktörlerden biri. Eskiden tek taraflı “Ben anlattım, siz de dinleyin” tarzı pazarlama varken, artık tüketicinin aktif katılımı olmadan iş yapmak neredeyse imkânsız. Hızlı geri bildirim, sorulara anında yanıt, ihtiyaçlara göre özel teklif…
Bunlar artık “olsa iyi olur” değil, resmen “olmazsa olmaz” hâline geldi. Ve bu dinamik yapı, marka sadakatinden satış artışına kadar pek çok metriğe olumlu yansıyor.
Bir sosyal medya kampanyasının sadece paylaştığınız gönderilerle sınırlı olduğunu düşünüyorsanız, yanılıyorsunuz. İnsanların yorum yapması, beğenmesi, hatta DM’den (özel mesaj yoluyla) sizi yakalaması da işin büyük bir parçası. Bu doğrudan etkileşim, hedef kitlenizin nabzını anbean ölçmenizi sağlıyor.
Gelen her mesaj, stratejinizi güncelleyebileceğiniz bir ipucu hâline geliyor. Bazen iğneleyici bir yorum bile, “Evet, burada bir şeyleri değiştirmeliyiz” diye düşündürebiliyor.
Kampanyaların başarısını ölçmek için pazarlamacılar çoğu zaman bir formüle başvurur. Mesela tıklama oranı (CTR) dediğimiz metriği şöyle hesaplarız.
Bu formülün sonucu ne kadar yüksek çıkarsa, reklam veya paylaşımın hedef kitlenize o kadar uygun olduğunu anlarız. Kısacası, doğru zamanda doğru insana ulaşmanın yolunu bulduğunuzda CTR’ınız da doğal olarak yükselir.
Dijital pazarlama ile işletmelerin dönüşümü, aslında kaçınılmaz bir rotadır. Hangi işletme olursanız olun, dijital medya varlığınız olmak ve dijital pazarlama yapmak zorundasınız. SEO ve satış ilişkisi tahmin ettiğinizden çok daha yakındır ve bundan kaçmanız mümkün değildir. Pekiyi bu size ne getirecek?
Geleneksel pazarlamaya göre dijital kanalların coğrafi sınır tanımaması, markanızın dünyanın öbür ucuna bile ulaşabilmesi demektir. Geçmişte kendi mahallemizde dahi zorlukla tanıtım yapabiliyorken, bugün dünyanın herhangi bir yerine erişebiliriz. Üstelik gayet de ucuz bir meblağ karşılığında.
Müşterilerle anlık iletişim, soru-cevap imkânları ve kişiye özel öneriler sunmak, onları markayla gerçekten bağlı hissettirmekte birebir.
Kocaman billboardlara veya devasa televizyon reklamlarına servet dökmek mi, yoksa hedefli dijital reklamlarla nokta atışı yapmak mı? Dijital seçeneklerin avantajı tartışılmaz.
Bugünlerde işletme sahipleri, pazarlamanın büyük maliyetlerinden yakınır ama geçmişi akıllarına getirmezler. Dijital medya öncesinde pazarlama aslında çok daha pahalıydı. Araçlar sınırlı ve çoğunluğu fiziksel olan pazarlama araçları, ciddi maliyetlere sahipti.
Bugün, geçmişte aklımıza dahi getiremediğimiz kitle erişimi imkanlarına yerel işletmeler olarak dahi sahibiz. Çok uluslu, dev bir şirketle aynı listede yer alan berber veya terzilerden söz ediyoruz. Bu noktada bırakalım maliyetleri, bunun mümkün olması dahi aslında sıra dışı bir gelişmedir.
Dijital ortamda her adım ölçümlenebilir. Bu sayede “tutmayan” bir fikri hemen değiştirebilir, “tutan” bir projeyi ise büyütebilirsiniz. Stratejileriniz salt tahmine değil, gerçek verilere dayanır.
Gelinen noktada hizmetlerin dijitalleşmesi birçok sektör için “yapsak mı yapmasak mı?” sorusundan çok, “yapmalıyız, hem de hemen” gerçeğine evrildi. Müşterilerinizin beklentileri, alışveriş alışkanlıkları ve genel olarak bütün rekabet dinamikleri dijitalde şekilleniyor. Yani dijital dünyaya ayak uydurmak artık bir lüks değil, bildiğiniz zorunluluk.
Dijital pazarlama, en basit tanımıyla “dijital cihazlar aracılığıyla pazarlama faaliyetlerinin gerçekleştirilmesi” olarak öne çıkıyor. Bugün internet, sosyal medya, arama motorları ve mobil uygulamalar gibi dijital kanallar üzerinden müşterilere ulaşmanın pratik yollarını arıyoruz. Çünkü zaman değişti; insanlar artık dijital ortamlarda vakit geçiriyor, alışverişini dahi çevrimiçi yapıyor.
Hep sorarız;
“Dijitalde var mısınız?”
Çünkü dijitalde yoksanız, aslında yoksunuz demektir. Bugün tüketicilerin neredeyse tamamı, alışveriş yapmaktan öte araştırmak için online mecraları yani interneti kullanıyor.
Amerikan Pazarlama Birliği (AMA) de bu yaklaşımı destekliyor: Onlara göre dijital pazarlama, marka tanıtımı ve müşteri erişimi için dijital kanalların stratejik kullanımını ifade ediyor.
Peki, dijital pazarlama neden bu kadar önemli hâle geldi? Günümüzde tüketici davranışları temelden değişti. Fark etmediyseniz hemen söyleyelim: İnsanlar bir ürün veya hizmet hakkında bilgiye ihtiyaç duyduklarında, ilk işleri internete bakmak oluyor.
Arama motorlarında markaları karşılaştırıyor, sosyal medya yorumlarına göz gezdiriyor, hatta karar vermeden önce YouTube gibi platformlarda inceleme videolarını izliyorlar. Yani müşterinin “yolculuğunun” büyük bir kısmı artık çevrimiçi gerçekleşiyor.
Öte yandan, dijital pazarlama sayesinde kaynaklarınızı çok daha verimli kullanmanız mümkün. Geleneksel pazarlama yöntemleri ile büyük bütçeler ayırmak zorunda kalabilirken, dijital kanallar size hedef kitle seçimi, ölçüm ve optimizasyon gibi çeşitli avantajlar sunuyor. Bu da pazarlama bütçenizin her kuruşunun daha planlı ve kontrollü kullanılmasını sağlıyor. Üstelik tüm bu süreçte gerçek zamanlı ölçüm yapmanız da cabası.
Yani herhangi bir kampanyanızın performansına dair raporları anında görebilir, tüketiciden gelen geri bildirimlerle anlık değişiklikler yapabilirsiniz.
Yani doğru stratejileri kullandığınızda dijital mecralarda potansiyel müşteri sayınızı ciddi ölçüde artırabilirsiniz. Yapılan araştırmalar gösteriyor ki, işletmeler dijital pazarlama yöntemlerine akıllıca yatırım yaptıklarında ortalama %30 daha fazla müşteri kazanabiliyor.
Dijital pazarlama, 1990’ların başından bu yana tam anlamıyla;
“Koş koş yetişemezsin!”
Modunda bir evrim süreci yaşadı. Hele ki; 2010 sonrası…
O dönemde internet henüz yeni yeni popülerleşirken, dijital pazarlamanın en havalı aracı banner reklamlarıydı. Evet, o küçük, renkli ve bazen de rahatsız edici derecede parlayan reklamlar… Ama o zamanlar durum buydu; başka bir seçeneğimiz de yoktu. Şimdilerde geçmişe bakınca;
“Bu muydu gerçekten?”
diye sorası geliyor insanın.
Neyse ki zaman geçtikçe sadece banner reklamlarına mahkûm kalmadık. Basit web sitelerinden arama motoru pazarlamasına, sosyal medya platformlarından mobil uygulamalara kadar pek çok yenilik devreye girdi. Özellikle 2000’lerde Google ve Yahoo! gibi arama motorlarının dünya sahnesine çıkmasıyla dijital pazarlamanın kitabı bir kez daha yazıldı.
“Tıklama Başı Maliyet” (CPC) modeli, “Arama Motoru Optimizasyonu” (SEO) derken işler iyice hareketlendi. Bu dönemde rekabet kızıştı, “Kim Google’da birinci sıraya yerleşecek?” yarışı başladı. Sonuçta dijital pazarlamada “görünürlük” kelimenin tam anlamıyla altın değerindeydi (ve hâlâ öyle).
Derken 2010’lar geldi çattı. Facebook, Twitter ve Instagram gibi sosyal medya platformları insanları gerçek bir dijital sosyalliğe sürükledi. Hal böyle olunca, markalar da bu platformlarda “ben de buradayım, beni de fark et” demek için adeta yarışa girdi.
Mobil cihaz kullanımının patlama yapması da işleri daha da ilginç hâle getirdi. Dünya, parmaklarımızın ucundaydı ve markalar bu durumun tadını sonuna kadar çıkardı. Hani şu “Anında bildirim geldi, açayım da bakayım” ritüeli var ya, işte o dönemden beri cebimizde yankılanıyor.
Ve gelelim son yıllara… 2020’ler, “yapay zekâ ve sohbet botlarının” günü kurtardığı bir dönem oldu. Artırılmış gerçeklik (AR), sanal gerçeklik (VR) derken pazarlama stratejileri neredeyse bilim kurgu filmlerini kıskandıracak seviyeye geldi.
Şimdi kampanyalar, tamamen kişiselleştirilmiş deneyimler sunma üzerine kurulu. Artık “Hedef kitlemiz” tabiri neredeyse “Hedef kişi”ye dönmüş durumda. Çünkü elde ettiğimiz veri o kadar fazla ki, insanlar bazen “Telefonumuzu mu dinliyorlar?” diye sormaktan kendini alamıyor. Ama kabul edelim, bu sayede pazarlama çok daha eğlenceli ve çok daha efektif bir hale geldi.
Dijital pazarlamanın bu hızlı evrimi, internetin yaygınlaşması ve tüketici davranışlarının dijital platformlara kayan doğasıyla yakından ilgili. Akıllı telefonlarımız neredeyse her an elimizde; haliyle sosyal medya da ‘arkadaş grubundan ‘büyük bir pazarlama sahnesine dönüşmüş durumda.
Bir de veri toplama ve analiz araçlarının gelişmesi eklenince, hepimiz bir nevi dijital pazarlama uzmanı olduk ya da öyle sanıyoruz.
Özetle, teknoloji hızla koşuyor; tüketici davranışları ise kendini anında güncelliyor. Biz de dijital pazarlamacılar olarak “Acaba hangi yeni trende atlamalıyız?” diye gündemi sürekli takip etmek zorundayız.
Arada “Bu kadar veriyle ne yapacağız?” diye sormak da serbest, tabii. Çünkü kabul edelim, dijital pazarlama artık sadece “Reklam ver” ve “Müşteri gelsin” basitliğinde değil. Çok daha kapsamlı, çok daha dinamik, çok daha zor…
Döneme göre öne çıkan pazarlama unsurları aşağıdaki şekilde özetlenebilir. Tabii bunların köşe taşı gelişmeler olduğunu unutmayalım. Elbette bunlar dışında pek çok pazarlama aracı da söz konusudur.
Tablo 1: Dijital Pazarlamanın Tarihsel Yolculuğu
Dönem | Öne Çıkan Teknolojiler | Pazarlama Unsurları |
1990’lar | Basit Web Siteleri, Banner Reklamlar | Web 1.0, E-posta Dağıtımları |
2000’ler | Google Ads, SEO, Yahoo! | SEM, CPC Modelleri, İçerik Yayıncılığı |
2010’lar | Facebook, Twitter, Instagram | Sosyal Medya Reklamları, Mobil Pazarlama |
2020’ler ve Sonrası | Yapay Zekâ, AR/VR, Sohbet Botları | Kişiselleştirilmiş Deneyimler, Veri Analizi |
Dijital pazarlamanın ne kadar dinamik ve ölçülebilir olduğunu hemen hemen herkes duymuştur, öyle değil mi? Ama yine de “Peki geleneksel pazarlama bundan nasıl farklı?” diye merak edenler mutlaka çıkacaktır. Hemen özetleyelim.
Geleneksel pazarlamada tüm süreç çoğunlukla tek yönlü işlerdi. Gazete, radyo, televizyon, billboard… Bunlar kitlelere ulaşır ama anlık geri bildirim almak neredeyse imkânsızdır. Hadi itiraf edelim, billboard gören biri kalkıp size “Bu kampanya güzelmiş” diye geri dönüş yapmaz.
Dijitalde ise işler biraz daha interaktif. Verdiğimiz mesajın ne kadar etkili olduğunu anında ölçebiliyor, kitlelerimizin tepkilerini takip edebiliyoruz.
Eğer aklınızda hâlâ;
“Tamam, dijital muhteşem de geleneksel pazarlamanın tam olarak nesi geri kaldı?”
diye bir soru varsa, size bunun en net şekilde göründüğü noktayı söyleyelim: Hedef kitleye erişim.
Geleneksel pazarlama belirli bir bölgeyle sınırlıyken, dijital pazarlamada isterseniz dünyanın öbür ucuna “merhaba” diyebilirsiniz. Sınır yok. Ölçümlemesi mi? Geleneksel tarafta “elimde şu kadar gazete tirajı var” gibi kaba tahminler varken, dijitalde tıklama, dönüşüm, etkileşim gibi anlık veriler elde ediyoruz.
Aşağıdaki tabloda, dijital ile geleneksel arasındaki en temel farkları kısaca özetleyelim.
Tablo 2: Geleneksel Pazarlama vs. Dijital Pazarlama Karşılaştırması
Özellik | Geleneksel Pazarlama | Dijital Pazarlama |
Hedef Kitle Erişimi | Genellikle bölgesel, sınırlı | Küresel, esnek ve detaylı hedefleme |
Maliyet | Genelde yüksek | Özenli planlama ile düşük/orta seviye veya çok esnek |
Geri Bildirim | Kısıtlı, çoğunlukla tek yönlü | Anlık, çift yönlü |
Ölçülebilirlik | Zor, istatistiksel tahminler | Anlık, detaylı analizler |
Kampanya Ayarı | Zaman alan, medya planlaması gerektiren | Gerçek zamanlı düzenleme, A/B testleri |
İçerik Güncelleme | Zorlu, basılı veya sabit medya değişimi zor | Sürekli ve hızlı güncellenebilir |
Burada özellikle kampanya ayarlarına dikkat çekmek isteriz. Geleneksel pazarlamada uzun soluklu bir planlama, medya satın alma gibi aşamalara ihtiyacınız var. Dijitalde ise rakiplerinizin hamlesini gördüğünüz anda kampanyanızı saniyeler içinde değiştirebilirsiniz. A/B testleri yapıp “Bu başlık mı daha çok tık alıyor, yoksa öteki mi?” diye anlık karar vermek mümkün.
Ayrıca içerik güncelleme kısmı da başlı başına bir devrim. Eskiden bir afişin yazımında ufak bir yazım hatası olsa, o baskıları kim toplayacak, nasıl düzelteceksiniz? Vakit ve para kaybı. Dijitalde ise duruma göre içeriğinizi hızlıca güncelliyor, beş dakika sonra yepyeni bir kampanyayı devreye alıyorsunuz.
Dijital dünyada hangi kanalları tercih edeceğiniz, büyük oranda hedef kitlenizin nerede “takıldığına” bağlı. Örneğin, moda sektöründeyseniz Instagram ve Pinterest can damarınız olabilir.
B2B hizmet sunan bir danışmanlık firmasıysanız LinkedIn, blog yazıları ve e-posta pazarlama öncelikli kanallarınız arasında yer alır. Kimi sektörlerde kullanıcılar önce ürün incelemeleri arar, kimisinde de hızlı kampanyalar sosyal medya odaklı yürütülür.
Önemli olan, her kanalı aynı özenle yönetebilmek ve bu kanalların birbirini besleyebileceği stratejiler kurgulamaktır.
Ziyaretçilerinizin organik arama sonuçları üzerinden “kendiliğinden” size ulaşmasını istiyorsanız, SEO’ya kesinlikle eğilmeniz gerekiyor. Google gibi arama motorlarının nasıl çalıştığına dair bazı temel bilgileri öğrenmek, web sitenizi sürekli güncel ve “anlaşılır” tutmanız için hayati. Eğer SEO yapmıyorsanız, muhtemelen birileri sizin adınıza potansiyel müşteri kazanıyordur. Bu işin cilvesi bu.
SEO bileşenleri tanımı altında bir elin parmakları kadar alt başlık bulunduğuna aldanmayın. SEO uygulaması, toplamda 200’e yakın parametreye sahiptir. Biz temel başlıkları listeleyeceğiz.
İnsanlar ne arıyor, hangi kelimeler popüler, rekabet ne seviyede? Bu soruların cevabını iyi biliyorsanız, zaten oyunun yarısını kazanmışsınız demektir.
Başlık etiketlerinizden meta açıklamalarınıza, URL yapısından içerik kalitesine kadar hepsi önem taşıyor.
Site hızına, mobil uyumluluğa, SSL sertifikasına ve site haritalarına dikkat etmezseniz, ne kadar güzel içerik yazarsanız yazın, arama motorlarında iyi bir konum beklemeyin.
Güvenilir sitelerden gelen bağlantılar, arama motorlarına “Bu site iyi, diğerleri tavsiye ediyor” şeklinde bir sinyal gönderir.
SEO performansı için basit bir endeks formülü kullanılabilir.
Burada her bir metrik 0-100 arasında puanlanabilir. Formül sadece örneksel bir yaklaşımdır; her ajansın, arama motorunun farklı puanlama sistemi olabilir.
Önemli!
İtiraf etmek gerekirse verdiğimiz formül, 2025 yılı itibariyle hiçbir anlam ifade etmiyor. Evet, bu formülü size biz gösteriyoruz ve işe yaramayacağını da biz söylüyoruz. Bunun sebebi aslında çok basit. Bu kitabi bilgi, yerleşik bir fikirdir ve henüz taze bilgiler ışığında tam olarak ortadan kalkmış değildir. Her yerde göreceğiniz bu formüle itiraz etmek için, bundan söz etmek zorundaydık.
Yeni SEO, yapay zeka sonrası bambaşka bir hal alan SEO dünyasını ifade ediyor. Backlink konusu zaten çok önceleri tarih olmuştu. Yakın geçmişte içerik üretimi ile öne çıkmak yaygındı ve fakat yapay zeka sonrasında içeriğin niteliklerinde muazzam değişikliklerin yapılması zorunlu hale geldi. Artık içeriğiniz;
Özelliklere sahip olmalıdır. Bu arada, elbette yapay zeka ile yazıp sitenize metin yüklemeyin. Yapay zeka metinlerini zaten Google veya ChatGPT algoritması ile üretip, tekrar onlara satamazsınız. Bu metinler indeks almaz. Tüm platformlar sizden organik ve farklı içerikler ister.
Güncel veriler ışığında SEO’nun, PR stratejileriyle de entegre biçimde yürütülmesi oldukça etkili sonuçlar verebiliyor. Özellikle marka bilinirliğiyle bağlantılı arama sorgularında üst sıralarda olmak, kârlılığınızı doğrudan etkileyebiliyor. Unutmayın, dijital pazarlama disiplininde işler durmaksızın değişiyor. Siz de bu değişime ayak uydurabilirseniz, rakiplerinizin her adımını “başlamadan önce tahmin eden” bir stratejiyle ilerleyebilirsiniz.
Arama Motoru Pazarlaması (SEM), markanızı arama sonuçlarında hemen üst sıralara taşıyabilmeniz için ücretli reklam modellerini kullanır. “Vakit nakittir” sözünü iş dünyasında çok duyuyoruz ya; işte SEM tam da bu sözü doğrular nitelikte hızlı sonuçlar sunar.
Google Ads (eski adıyla AdWords) gibi platformlarda, Tıklama Başı Maliyet (PPC) modelini kullanarak sadece reklamınıza tıklayan ziyaretçiler için ödeme yaparsınız. Bu da reklam bütçenizi istediğiniz gibi şekillendirmenize olanak sağlar.
Tablo 3: SEO ve SEM Karşılaştırması
Özellik | SEO (Organik) | SEM (Ücretli) |
Maliyet | Uzun vadede daha az; kısa vadede içerik ve danışmanlık maliyeti | Tıklama Başı Maliyet, kampanya bütçesi, Çok Yüksek Maliyet |
Süre | Uzun vadede etkili | Hızlı ve Geçici Sonuçlar |
Güvenilirlik | Kullanıcılar organik sonuçlara daha çok güvenir | Kullanıcılar ücretli olduğunu bilirler, ancak hızlı erişim sağlar, fakat güvenilirlik oranı düşer |
Sürdürülebilirlik | Kalıcı ve uzun vadeli | Bütçe bittiğinde anında kesilir |
Açıkçası, hedef kitlenin gözünü açıp “Tam da beni arıyormuşsunuz!” dedirtebilmek bambaşka bir his. SEM/PPC kampanyalarıyla bu hissi yaşamak mümkün. Elbette anahtar kelimelerle arama yapan insanlar siz varsınız diye sevinmezse, muhtemelen rakibinize gülümseyeceklerdir, bizden söylemesi…
Sosyal medya pazarlaması, günümüzün en dinamik alanlarından biri. Facebook, Instagram, Twitter, LinkedIn ve hatta TikTok gibi platformlar sayesinde kitlelerle etkileşim kurmak artık birkaç tık ötenizde. Peki bu ekosistemde görünür olmak neden bu kadar önemli? Bu arada bizim bu hizmete Sosyal medya yönetimi dediğimizi belirtelim.
Cevap aslında çok basit. SMM, markanızı sadece tanıtmakla kalmaz, aynı zamanda hayran kitlenizi büyütür, satışlarınızı yükseltir ve dijital dünyada kalıcı bir iz bırakmanızı sağlar. Unutmayın, insanlarla düzenli etkileşime geçmediğiniz sürece, dijital kalabalık içinde kaybolmanız işten bile değil.
Ne istediğinizi bilmezseniz, nereye gideceğinizi de bilemezsiniz. Marka bilinirliğini mi artıracaksınız, satışlarınızı mı yükselteceksiniz, yoksa müşteri hizmetlerinizi mi güçlendireceksiniz? Net bir hedef belirleyerek işe başlayın.
Her platformun kendine has bir kitlesi var. LinkedIn daha ciddi ve iş odaklı bir ortam sunarken, Instagram görselliğiyle ön planda olan geniş bir kitleyi cezbediyor. Hangisi size daha uygun? Seçim sizin, ama doğru analizi yapmadan ilerlemeyin.
Paylaşacağınız içerikler sıkıcı mı? O zaman sonuç da sıkıcı olur. İnsanlar görsel ve eğlenceli şeylere bayılıyor. Fotoğraf, video, grafik—hepsini harmanlayın ve düzenli paylaşım yapmayı ihmal etmeyin.
“Like” alıp geçmek işin en küçük kısmı. Önemli olan insanların sorularına hızlı yanıt vermek, yorumlara cevap yazmak ve geri dönüşleri ciddiye almak. Unutmayın, en sadık müşteriler genelde ilk ilgi gördüklerinde kazanılır.
Facebook Ads veya Instagram Ads gibi sistemlerde hedefleme seçenekleri neredeyse sınırsız. İlgi alanı, demografik bilgiler, hatta davranış kalıplarına göre reklam verebilirsiniz. Kulağa sihir gibi geliyor, değil mi?
Sosyal medyadaki etkileşimi artırmak için şunları düşünebiliriz.
Sosyal medya pazarlaması dediğiniz şey sadece paylaş butonuna basıp beklemekten ibaret değil. Profesyonelce hazırlanmış bir strateji, etkili bir içerik planı ve sürekli etkileşim; işte o milyonların arasında ışığınızın parlamasını sağlayacak sihirli formül budur. Yapması zor fakat getirisi büyük…
İçerik pazarlaması, “Kaliteli içerik gerçekten bu kadar önemli mi?” diye soranları bile şaşırtacak kadar etkili bir yöntemdir. Hedef kitlenizin ilgisini yakalamak, onları markanıza ısındırmak ve sonrasında sadık müşterilere dönüştürmek…
Aslında tüm süreç bu kadar basit bir denklem üzerinden ilerliyor. Peki nasıl oluyor da bir blog yazısı veya video, bazen aylarca hatta yıllarca trafik ve etkileşim getirebiliyor? İşte sihirli kelime: doğru içerik stratejisi. Hem düzenli hem akıllı bir içerik planıyla, sadece bugünün değil geleceğin de kapısını aralayabilirsiniz.
SEO uyumlu makale veya özgün makale isimleriyle tanıdığımız içerik yönetimi hizmetimiz aslında seçimlik bir hizmet değildir. Tüm pazarlama operasyonlarımız içerisinde bu hizmet doğal olarka yer alır.
Tabii içerik pazarlamasının harikalar diyarı sadece trafik çekmekten ibaret değil. İşin içine bir de güven ve otorite inşası giriyor. İnsanlar, onlara gerçekten bir şeyler öğreten veya en azından eğlendiren içeriklere bayılır. “Bu marka neyin nesidir, güvenilir mi?” diye içten içe sorgulayan potansiyel müşterileri, doğru içeriklerle çok kolay ikna edebilirsiniz.
Hani bazen “Bu işi kim iyi yapıyor?” diye bir soru aklınıza takılır ya, işte o sorunun cevabı olmak istiyorsanız içerik kalitenizi sürekli yükseltmelisiniz. Çünkü yarım yamalak veya alakasız içerik, hem SEO tarafında hem de algı yönetimi noktasında ters tepebilir.
Söz SEO’dan açılmışken, içerik pazarlamasının arama motorlarındaki sıralamanıza katkısını yabana atmamak lazım. Arama motorları, kullanıcıya fayda sağlayan, alakalı ve tutarlı metinleri seviyor.
Örneğin, blog yazılarınızda veya videolarınızın başlıklarında doğru anahtar kelimeleri kullanıyorsanız, uzun vadede “Nasıl yapılır?” sorularına cevap veren güvenilir bir kaynak haline gelebilirsiniz. Sonuç? Daha fazla ziyaretçi, daha fazla etkileşim ve elbette insanlığın yaklaşık 2700 yıldır en sevdiği şey, bildiğiniz gibi; “para”…
Tablo 4: Farklı İçerik Formatları ve Amaçları
İçerik Formatı | Amaç | Örnekler |
Blog Yazıları | Bilgi aktarmak, SEO trafiği çekmek | Nasıl Yapılır Kılavuzları, Sektör Haberleri |
E-kitap | Derinlemesine inceleme, potansiyel müşteri bilgisi toplama (lead) | Pazarlama Rehberleri, Teknik Dokümanlar |
Infografik | Görsel olarak verileri veya süreçleri özetlemek | İstatistiksel Raporlar, Adım Adım Kılavuz |
Video | Yüksek etkileşim, duygu aktarımı, eğlence | Ürün Tanıtımı, Webinar, Vaka Analizleri |
Podcast | Mobil kullanım, sadık dinleyici kitlesi | Röportajlar, Tartışma Programları |
Koyumavi Dijital Pazarlama İçerik Hizmetleri
“Benim markam için hangisi daha uygun?”
Diye düşünüyor olabilirsiniz. İşte tam burada devreye profesyonel hizmetler giriyor. Bu hizmetlerin her biri markanızın kimliğini ve hedef kitlenizin beklentilerini tam 12’den vurmak için tasarlanıyor. Yani kısacası içerik pazarlaması bir tercih değil; artık bir zorunluluk. Bu zorunluluğu avantaja çevirmek ise iyi bir plan ve kaliteli içerikle mümkün.
E-posta pazarlaması, dijital dünyada müşterilerinizle kurabileceğiniz en yakın ve kişisel etkileşim kanallarından biridir. “Müşterilerinizle bire bir ilişki kurun” sloganını belki yüzlerce kez duydunuz, ama inanın bu yöntemde gerçekten bunu yapabilirsiniz.
İnsanlar artık her köşeden bir reklam bombardımanına tutuluyor; peki sizin onlarla birebir diyaloğa girebileceğiniz, ilgi alanlarına uygun mesajlar gönderebileceğiniz bir fırsatı neden kaçıracaksınız ki?
Her şey, sağlam bir e-posta listesinden geçer. İlgili verileri (yaş, cinsiyet, satın alma geçmişi, ilgi alanları) toplayıp özenle segmentlere ayırırsanız, hedef odaklı mesajlar göndermek çok daha kolay hale gelir. Alakasız e-postalar gönderip abonelerinizi uyutmak istemezsiniz, öyle değil mi?
E-postanızın konusu, mesajınızın ön izlemesidir. O konu satırında ‘tıkla bana’ diye bağıran bir vuruculuk yoksa, insanlar muhtemelen içeriğe bile göz atmadan sil tuşuna yöneleceklerdir. Ayrıca mobil uyumluluk konusunu sakın hafife almayın; herkes artık telefonuna gömülmüş halde yaşıyor.
İsim kullanımıyla sınırlı kalmayın. Müşterinin geçmiş satın alma davranışlarına göre özel teklif ve öneriler sunmayı öğrenmek zor ama zevkli bir iş. “Bunu sevebilirsin” gibi beylik lafların ötesine geçin, çünkü insanlar klişeleri yutmuyor.
Belki de “Ne kadar sık göndermeliyim?” sorusunu en çok merak ediyorsunuzdur. Cevap şu: Tam kıvamında! Müşterilerinizin en aktif olduğu saatlerde, abartıya kaçmadan e-postalarınızı yollayın. Çok sık gönderirseniz, büyük bir ihtimalle ‘spam’ damgası yersiniz.
Bir e-posta kampanyası yapıp oturup beklemek yok! Açılma oranı, tıklama oranı, dönüşüm oranı gibi metrikler size nerede hata yaptığınızı (veya parladığınızı) gösterir. Özellikle dönüşüm oranı işin en heyecan verici kısmı. Formülü de çok basit.
Yani e-posta pazarlaması, karşınızdakinin kalbine giden kestirme yol gibidir. Kalıcı ilişkiler kurmak ve satışlarınızı artırmak istiyorsanız, bu yöntemi göz ardı edemezsiniz. Zaman içinde siz de göreceksiniz; doğru stratejiyle “spam” değil, sürpriz olarak algılanan mesajlar gönderiyor olacaksınız.
Video, görsel ve işitsel öğelerin harmanıyla ortaya çıkan, belki de en çekici içerik formatlarından biri. İnkar edilemez bir gerçek var ki: Görüntüyle sesi yan yana getirdiğinizde, insanları cezbedecek bir tarif tutturmanız çok daha kolaylaşıyor. Üstelik YouTube, Vimeo, TikTok ya da Instagram Reels gibi dev platformlar sayesinde, birkaç basit dokunuşla bile geniş kitlelere erişme ihtimaliniz epey yüksek.
“Peki neden bu kadar önemli?” diye düşünebilirsiniz. Çünkü video pazarlaması sadece ürün tanıtmakla kalmıyor; markanızın hikâyesini, değerlerini ve misyonunu da büyük bir etkileyicilikle anlatma fırsatı sunuyor. Bu, dijital pazarlama stratejilerinde her zaman ekstra bir artı puan olarak geri dönüyor.
Gözlerimiz sürekli ekranlar arasında gezindiği bu çağda, kısa ve öz videolarla dikkat çekmek şart. Özellikle 15-60 saniyelik videolar sosyal medyada hızla tüketiliyor. İşin sırrı, izleyiciyi hemen yakalayıp mesajınızı net iletmek.
Ürününüzün ya da markanızın arkasında bir öykü yatıyor mu? Bunun bir şekilde video diline dökülmesi, izleyicilere “Ben de bu hikâyenin parçası olmalıyım” dedirtebilir. Anlatacağınız sürükleyici bir hikâye, güven ve sadakat inşa etmenin en kestirme yollarından biri.
Videolar, arama motorlarında sizi bir adım öne çıkarma potansiyeline sahip. Metin içeriklerle desteklenmiş, doğru etiketlenmiş bir video, Google’ın gözünde “Bu site ciddi emek sarf ediyor” mesajı verebilir. Bu da elbette sıralamanıza olumlu yansıyacaktır.
Beğenilen bir video, dakikalar içinde viral hâle gelebilir. Sosyal platformlarda kullanıcıların duygularına dokunan ve aynı zamanda bilgilendiren videoların paylaşım oranı çok daha yüksek. Bu da organik erişiminizi katlayarak artırır.
Tablo 5: Video Formatları ve Kullanım Amaçları
Format | Amaç | Örnek |
Ürün Tanıtım Videosu | Ürünün özelliklerini öne çıkarmak, ilgi uyandırmak | Yeni çıkan bir teknolojik ürün demosu |
Marka Hikâyesi | Kurumsal kimliği ve değerleri anlatmak | Şirket kuruluş hikâyesi, çalışan görüşleri |
Müşteri Referans Videosu | Güven oluşturmak, ikna etmek | Müşterilerin memnuniyet deneyimleri |
Eğitici Video (Nasıl Yapılır) | Kullanıcıya değer sunmak, uzmanlık göstermek | Ürün kurulumu, tarif, kullanım kılavuzu |
Canlı Yayınlar | Anlık etkileşim ve geri bildirim almak | Webinar, Soru-Cevap Oturumları |
Video pazarlamasının gücü, sözle anlatılamayacak kadar büyük. Marka hikâyenizi etkileyici bir görsel-işitsel maceraya dönüştürerek daha fazla insana ulaşabilir, güvenlerini kazanabilir ve sadık bir takipçi kitlesi oluşturabilirsiniz.
Unutmayın, iyi kurgulanmış bir video yalnızca izlenmekle kalmaz; aynı zamanda paylaşılarak katlanarak büyür. Video pazarlamasının tadını bir kez alınca, onsuz bir strateji düşünmeniz gerçekten zor olacak.
Mobil pazarlama, günümüzün olmazsa olmazı hâline geldi. Peki neden? Çünkü akıllı telefonlar ve tabletler artık sadece iletişim araçları değil; aynı zamanda alışveriş, eğlence ve hatta iş yönetimi platformlarımız.
İnsanların cebinde dolaşan minik bilgisayarlara dokunmanın gücünü bir düşünün. Kulağa çılgınca gelebilir ama bu cihazlar, bize kullanıcılarla sürekli ve kişisel bir iletişim kurma imkânı tanıyor.
Elbette tek mesele;
“Mobil pazarlama yapalım, süper olur!”
Deyip kenara çekilmek değil. Stratejik olarak yaklaşmak gerekiyor. Mobil uygulamalar, SMS, push bildirimleri, mobil uyumlu web siteleri veya lokasyon bazlı hizmetlerle kullanıcıların tam da ihtiyaç duydukları anda karşısında olmak kritik. Bu sayede onlarla derin bir bağ kurabiliyor, markanızı akıllarına kazıyabiliyorsunuz.
İnsanlar, akıllı telefonlarını yatarken bile başucunda tutuyor. Hatta bazılarımız (hepimiz?) uyanır uyanmaz ilk iş telefona bakıyoruz. Yani markanızın, günün 24 saati potansiyel bir tüketiciyle buluşma şansı var.
Diyelim ki kullanıcınız fiziken mağazanıza yakın. O sırada “Hey, şuraya kadar gelmişken sana özel bir indirim var!” mesajını göndermeniz kadar güzel ne olabilir? Hem kullanıcıyı şaşırtırsınız hem de anında aksiyona geçirirsiniz.
Push bildirimleri, SMS veya uygulama içi mesajlar sayesinde kullanıcılarla birebir temas kurabilirsiniz. Bu hızlı ve doğrudan iletişim, marka sadakatini artırır. Aklınızın bir köşesinde hep şu fikir olsun: İnsanlar anında etkileşime geçmekten hoşlanıyor.
Bu noktada “Dönüşüm Oranı”nı ölçmek de çok kritik. Yani, mobil uygulamanız üzerinden kaç kişi satın alma yapıyor, kaç kişi sadece bakıp çıkıyor?
Bu oran size, mobil pazarlama çabalarınızın ne kadar işe yaradığı konusunda net bir fikir verir. Eğer beklenenin altındaysa, “Neyi farklı yapmalıyız?” diye düşünmek gerekir. Belki push bildirimlerini daha yaratıcı kullanabilirsiniz ya da kullanıcı deneyimini iyileştirebilirsiniz.
Mobil pazarlamayı “alternatif” bir kanal gibi görüp hafife almak, rakiplerinizin işine yarar. Aksine, onu pazarlama stratejinizin kalbine yerleştirerek kullanıcılarınıza her an dokunabilir, onlara konumlarına ve ihtiyaçlarına göre kişiselleştirilmiş deneyimler sunabilirsiniz. Zaten amacımız da bu değil mi?
İnsanlar bir ürün veya hizmet hakkında bilgi edinmek istediğinde genellikle güvenilir buldukları kişilerin yorumlarına bakarlar. “Güvenilirlik” dediğimiz şey de çoğu zaman uzun uzun tanıtım yazılarından değil, bir influencer’ın samimi tavsiyesinden gelir. İşte bu nedenle, influencer pazarlaması dev bir fırsat sunuyor.
Burası, büyük kitlelere hitap eden ünlülerden günlük yaşantılarından kesitler paylaşan mikro influencer’lara kadar geniş bir yelpazede, çok farklı yöntemler ve stratejiler kullanabildiğimiz bir alan. Üstelik bu alandaki yenilikler ve trendler baş döndürücü bir hızla değişiyor.
Dikkat etmezseniz, geride kaldığınızın farkına bile varmadan kaybolup gidebilirsiniz. İnternetle neredeyse tüm dünya parmaklarımızın ucuna gelmiş durumda. Herhangi bir konuda bilgiye ulaşmak için birkaç tıklama çoğu zaman yeterli oluyor. Buna rağmen, aynı bilgi bir influencer tarafından anlatıldığında etkisi ikiye, üçe hatta ona katlanabiliyor. Çünkü işin içinde duygusal bir bağ, güven ve otantik deneyim var.
Özellikle çevrimiçi itibarın giderek önem kazandığı bu çağda, insanlar “Bu ürün gerçekten işe yarıyor mu?” sorusuna cevap ararken, güvendikleri bir ismin deneyimlerini dinlemek istiyorlar.
Elbette bu gücü doğru kullanmak şart. Influencer seçimini rastgele yaparsanız, hedef kitlenize uygun olmayan kişilerle çalışabilir, elinizdeki bütçeyi boşuna harcayabilirsiniz. Herkesin aklında “en çok takipçisi olan influencer en iyisidir” gibi bir düşünce var ama durun bir dakika!
Takipçi sayısı önemli, ancak içerik uyumu ve influencer’ın kitlesiyle kurduğu ilişki çok daha belirleyici. Siz 500 bin takipçisi olan ancak kitlesinin ilgisi bambaşka bir alana dağılmış bir influencer yerine, 10 bin kişilik ama çok sadık bir kitleye sahip doğru ismi seçerek kampanyanızın etkisini katlayabilirsiniz.
Kampanyadan gerçek sonuçlar alabilmek için öncelikle hedef kitlenizi belirlemeniz gerekiyor. Hedef kitlenizle rezonans yakalayan, benzer ilgi alanları olan bir influencer bulun. Bu kişinin içerik tarzı sizin marka kimliğinizle uyumlu mu?
Sadece güzel görünen bir profil fotoğrafı değil, gerçekten sizin hikâyenizi taşıyabilecek bir bakış açısına sahip mi? Ardından, influencer iş birliği sonrası erişim, etkileşim ve satış dönüşüm oranı gibi metrikleri mutlaka ölçün. Rakamlara göz atmazsanız başarılıyım diyemezsiniz; hissi tahminlerle kimseyi ikna edemezsiniz, maalesef kendinizi kandırmış olursunuz.
Nano Influencer: 1.000 10.000 takipçi
Mikro Influencer: 10.000 50.000 takipçi
Orta Ölçekli Influencer: 50.000 500.000 takipçi
Makro Influencer: 500.000 1 Milyon takipçi
Mega Influencer: 1 Milyon+ takipçi (Ünlüler, TV yıldızları, sporcular vb.)
Kapsamlı bir influencer kampanyası hayata geçirmek istiyorsanız, sadece “Bir influencer bul, gönderi paylaşsın, iş tamamlansın” yaklaşımıyla başarıyı yakalamanız çok zor. Günün sonunda influencer pazarlaması, modern dijital stratejinin belki de en heyecan verici kanallarından biri.
Dolayısıyla ya bu fırsatı zamanında yakalayacaksınız ya da rakiplerinizin gerisinde kalacaksınız. Seçim sizin.
Dijital dünyanın hayatımıza kattığı en büyük armağanlardan biri, bir kurumun veya markanın itibarını çevrimiçi ortamda yönetme fırsatı sunması. İşte tam da bu noktada Online Halkla İlişkiler (E-PR, Dijital PR) devreye giriyor ve “Görünüşte çok kolaymış gibi duruyor ama gel de bunu bir de profesyonellere sor” dedirten bir alana dönüşüyor.
Burada yaptığımız şey, markanın çevrimiçi dünyadaki sesini oluşturmak, kriz durumlarında anında aksiyon almak ve hedef kitleyi etkili bir şekilde yönlendirmek. Öyle ki bazen tek bir tweet bile markanın tüm algısını değiştirebiliyor. Gücü hafife almayın.
Peki Online PR neden bu kadar önemli? Çünkü dijitalleşme çağında, insanlar gerçek dünya etkileşimlerinden önce internette kısa bir araştırma yapmaya bayılıyor.
Markayla ilgili olumlu yorumları mı gördüler? Harika, belki biraz daha derinlemesine inceleyip, “Bu şirkete bir şans vereyim” diyorlar. Olumsuz yorumlarla mı karşılaştılar? İşte orada film kopuyor; o yorumlar, siz hiçbir şey fark etmeden potansiyel müşterinizi sizden uzaklaştırabiliyor. İşte Online PR burada devreye girip, gereken hamleleri zamanında yapmanızı sağlıyor.
Dijital platformlarda hakkında konuşulan onca şeyin arasında kendi markanızla ilgili olumlu algıyı sürdürmek hiç de kolay değil. Ama imkânsız da değil. Doğru stratejilerle, markanızı neredeyse “dokunulmaz” hale getirmeniz mümkün.
Ne demişler? “Medyanın gücü, kitlelerin ilgisinden gelir.” Online haber siteleri, bloglar ve hatta podcast yayınları, mesajınızı daha geniş kitlelere duyurmak için altın değerinde. Emin olun, işin içinde biraz yaratıcılık ve samimiyet olursa, bu platformlar üzerinden büyük fark yaratabilirsiniz.
Google’da birinci sayfaya tırmanmak, “ölmeden cennete gitmek”le eşdeğer bir çaba gibi görünebilir. Ama güçlü haber sitelerinden veya tanınmış bloglardan alacağınız bağlantılar, SEO skoranızı yükseltme konusunda epey yardımcı olur.
Kısacası, “İyi içerik ve doğru bağlantı” formülüyle arama motorlarının kalbini çalabilirsiniz. Profesyonel bir ekip olmadan yapması öyle pek de kolay değil tabii…
Olumsuz bir haber veya yorum bazen çığ gibi büyür. Bunu önlemenin en iyi yolu, hızlı aksiyon almak ve doğru mesajla durumu kontrol altına almak. İnternette yayılmaya başlayan kötü bir haber, harekete geçmek için beklemeye hiç gelmez. Bir an bile gecikseniz, binlerce kişiye ulaşmış olabiliyor.
Online PR dünyası kimsenin göz ardı edemeyeceği kadar güçlü bir vitrin sunuyor. Bazen birkaç güçlü bağlantı ve doğru zamanda atılan bir basın bülteni, markanızın adını duyurmak için yeterli olabiliyor. Tabii, işin püf noktası “hızlı ve doğru tepki” vermek.
Günün sonunda insanlar internette vakit kaybetmek yerine, aradıkları bilgiyi çabucak bulmak ve “İşte bu!” diyebilmek istiyor. Markanız da o “bu!” etkisini yaratmak istiyorsa, Online PR’ın inceliklerine kulak vermekte fayda var. Sizin için küçük, markanız için büyük bir adım…
Dijital pazarlamada entegre strateji kurmak, bir orkestrada farklı enstrümanların uyumlu şekilde çalınmasına benzer. Evet, her enstrüman kendi başına güzel bir melodi çıkarabilir; ancak o müthiş senfoni hissini yakalamak için hepsinin aynı ritme ayak uydurması gerekir.
Dijital pazarlama kanalları da işte tam olarak böyle: SEO kendi başına harikalar yaratabilir, sosyal medya etkileşimleri şahane sonuçlar verebilir, e-posta pazarlaması da beklenmedik dönüşümler sağlayabilir. Fakat, bu kanallar birlikte hareket ettiğinde ortaya çıkan güç, tek tek elde edebileceğiniz sonuçlardan katbekat fazla olur.
Peki, bu entegre stratejiyi oluştururken ilk adım ne? Tabii ki ne yapmaya çalıştığınızı netleştirmek. “Satışlarımı artırmak istiyorum” diyebilirsiniz veya “Marka bilinirliğimi artırmaya odaklanacağım” diye düşünebilirsiniz.
Hangisi olursa olsun, hedefinizi biliyorsanız onu ölçmenin bir yolunu da bulabilirsiniz. Ve ölçemediğiniz hiçbir şeyi geliştiremezsiniz, değil mi? Bu yüzden net hedeflerle başlamak hem stratejinin tasarımında hem de performans takibinde işinize çok yarayacak.
Şimdi geldi “Hedef Kitle Analizi” konusuna. Eğer dijital dünyada kimlerle muhatap olduğunuzu bilmiyorsanız, rastgele bir kitleye rastgele mesajlar göndermiş olursunuz. Bu biraz “Kim gelirse kapım açık” demeye benzer. Elbette her müşteri değerli, ama dijital pazarlamada doğru kişiye doğru yerde ulaşmak çok daha önemli.
Hedef kitleniz Instagram’da uzun vakit geçiriyorsa, oraya yoğunlaşmak iyi bir fikir olabilir ama kitleniz LinkedIn’de profesyonel gruplarda dolaşıyorsa, Instagram’da harika videolar paylaşmanız çok da anlamlı olmayabilir. Bu yüzden, kitleyi tanımanın, dijital temas noktalarını ve davranışlarını analiz etmenin önemi büyük. Onların çevrim içi alışkanlıkları, hangi platformlarda aktif oldukları, nelere ilgi duyduklarıdır ve bunların hepsi atlanmaması gereken verilerdir.
Entegre stratejinizin kalbinde ise “Çoklu Kanal Kullanımı” var. Artık pazarlama dünyasında tek kanala yüklenmek, boks ringine tek eliniz bağlı çıkmakla neredeyse aynı şey. SEO, SEM, sosyal medya, e-posta, influencer pazarlaması…
Her biri bu orkestrada farklı bir enstrüman. Müşterilere ulaşmak için nerede olmaları gerekiyorsa orada olmak şart. Tabii ki elinizdeki bütçe ve kaynaklar da hangi kanallara ağırlık vereceğinizi belirlemede etkili olacak. Yine de, ne kadar çok kanalı senkronize bir şekilde işletebilirseniz, mesajınızın etki alanını o kadar geniş tutarsınız.
Gelelim mesaj bütünlüğüne: “Tutarlı Mesaj ve Görseller” konusu genelde hafife alınır, ama bir markanın karakterini yansıtan temel ton burada saklıdır. Farklı platformlarda farklı kitlelere hitap edebilirsiniz, ancak marka değerleriniz her yerde aynı yansıtılmalı.
Yoksa müşteriler “Bu marka kim, neden bugün böyle konuşuyor da yarın bambaşka bir üsluba geçiyor?” diye düşünebilir. Sosyal medyada eğlenceli, web sitenizde aşırı kurumsal, e-postalarda da resmi bir ton kullanırsanız, insanların kafası karışır. Hatta kendinizi bir düşünün.
Bir markayı e-postasında başka, sosyal medyasında başka şekilde gördüğünüzde güvenirliğini sorguluyor musunuz? Büyük ihtimalle evet. Dolayısıyla renk paletinden kullandığınız kelimelere, sloganlardan görsel kimliğe kadar her şeyin uyumlu olması şart.
Strateji kurduk, kanalları seçtik, görsel ve mesaj bütünlüğünü sağladık. Şimdi önemli bir adım daha var: “Veri Toplama ve Ölçüm”. Entegre bir stratejiden bahsediyorsak, farklı kanallardan gelen verileri mutlaka düzenli olarak toplamak gerekiyor.
E-posta açılma oranları, sosyal medya etkileşimleri, web trafiği, SEO görünürlüğü… Her kanal için farklı metrikleriniz olacak. Bu rakamlar size hangi kanalın ne kadar işe yaradığını, kime nasıl ulaştığınızı ve neyin değişmesi gerektiğini adeta bağırarak söyler ama bu sesleri duymak için kulaklarınızı açık tutmanız lazım. Yani veri toplama ve analiz etme işini şansa bırakamazsınız.
Tabii sadece veriyi toplamak yetmez: “Optimize Etme ve Yeniden Planlama” olmadan entegre stratejiyi canlı tutmak mümkün değil. Diyelim ki SEO çalışmalarınız beklentileri karşılamıyor; belki de teknik yönden bir şeyleri yanlış yapıyorsunuz veya rakipleriniz arama sonuçlarında sizden daha aktif.
Sosyal medyada etkileşim düşmüş olabilir, içerikleriniz kitlenizi artık heyecanlandırmıyor olabilir. E-posta tıklanma oranlarınızda bir düşüş görüyorsanız, belki de konu satırlarında, tasarımınızda ya da teklifinizde bir problem vardır.
Bütün bu verileri sürekli gözeterek “Neyi, ne zaman, nasıl değiştirmem lazım?” diye kendinize sormanız gerekir. Strateji, tek seferlik bir planlama değildir; iteratif, yani devamlı geliştirilen ve güncellenen bir süreçtir.
Basit bir entegre pazarlama performans endeksi oluşturmak için aşağıdaki formülü kullanırız. Biraz uzun ve karmaşık ama etkilidir.
Bu formülde; a, b ve Y ilgili kanalın önem düzeyine göre belirlenen ağırlıklardır. Mesela, “Benim için SEO hayat memat meselesi” diyorsanız, 𝛼 değerini biraz daha yüksek tutabilirsiniz. Ya da “Sosyal medya benim can damarım” diyorsanız, β’yı öne çıkarırsınız.
Nihayetinde, her işletmenin öncelikleri farklı olduğundan bu ağırlıkların net bir formülü yok; deneyip görmek, gerekirse sürekli güncellemek gerekiyor.
Son olarak, tekrar hatırlatalım: Entegre dijital pazarlama stratejisi oluşturmak, bir günde ya da bir haftada biten bir proje değildir. Bu işte kalıcılık ve süreklilik şart. Haftada bir Instagram’a, ayda bir blogunuza, üç ayda bir de e-posta listenize bakıp “Oluyor mu acaba?” diye soruyorsanız, kusura bakmayın ama hiçbir senfoni böyle doğmaz.
Adım adım ilerleyeceksiniz, verileri analiz edeceksiniz ve düzenli olarak çarkları yağlayacaksınız. Ancak bu şekilde, dijital pazarlama orkestranızı mükemmel bir uyum içinde çalacak hale getirirsiniz. İşin sırrı, öğrenmekten ve değişimden korkmamakta.
Sonuçta dijital dünya durmuyor; yeni platformlar, yeni algoritmalar, yeni trendler sürekli kapınızda. Siz de bu dinamizm içinde planlarınızı akıllıca güncelleyerek uzun vadede sağlam bir yer edinebilirsiniz.
Kısacası, hedefleri belirleyin, kitlenizi tanıyın, çeşitli kanalları senkronize edin, mesajınızı tutarlı kullanın, verileri toplayın ve sürekli optimize edin. İşte bu kadar “basit”! Gerçi uygulamada zorluğu göreceksiniz ama sonuçları da bir o kadar doyurucu olacak.
Eğer rekabette öne çıkmak, müşterilere her dokunuş noktasında doğru deneyimi sunmak ve pazarda kendinize kalıcı bir yer edinmek istiyorsanız, entegre stratejinizin her bir adımına özen gösterin. Unutmayın, iyi bir şefin elinde farklı malzemeler harika bir yemeğe dönüşür; dijital pazarlamada da ustalık tam bu şekilde kendini gösterir.
Dijital pazarlamayla uğraşan herkesin en büyük avantajı, yaptığı işin her aşamasını gözlemleyebilmesi ve sonuçları ölçebilmesidir. Eskiden “Acaba bu reklam bana ne kazandırdı?” diye kara kara düşünürken, şimdi elimizde Google Analytics’ten sosyal medya platformlarına, reklam yönetim panellerinden CRM yazılımlarına kadar uzanan bir veri cenneti var.
Elbette bol veriye sahip olmak her zaman yeterli olmuyor; bu veriyi doğru bir şekilde süzmek, yorumlamak ve aksiyona dönüştürmek de işin sanatı diyebiliriz.
Dijital dünyanın sunduğu inanılmaz olanaklar sayesinde, artık her “tık” bir ipucu, her “dönüşüm” bir başarı hikâyesi olarak karşımıza çıkıyor. Pazarlama stratejilerimizi gerçek zamanlı olarak optimize edebilmek, doğru kanallara yönelmek ve gereksiz maliyetleri kesmek için veri odaklı olmak şart.
Bunu gözümüzde çok büyütmemek gerek; çünkü veri analitiği dediğimiz şey, aslında sistemli bir şekilde soru sormayı ve cevapları rakamlar üzerinden aramayı gerektiriyor. Örneğin, “İnsanlar neden şu sayfada gezinmeye devam ediyor da bu sayfada aniden çıkış yapıyor?” gibi soruların cevabını verilerde saklı bulabiliyoruz.
Veri analitiği ve ölçümleme yolculuğunda, karşımıza sürekli aynı kısaltmalar çıkar: CTR, CR, CAC, LTV, ROAS… Dijital pazarlamacıların ekmek su gibi tükettiği bu kavramlar, aslında işin özünü yakalamamızı sağlar. Şimdi bunlara biraz yakından bakalım.
Tıklama Oranı (CTR): Reklamlarınıza veya e-posta linklerinize insanlar gerçekten tıklıyor mu? Tıklama oranı, kullanılan mesajın ne kadar ilgi çekici olduğunu, kısacası “Merak uyandırma” kabiliyetinizi ölçer. Geleneksel olarak %2 ila %10 arasında bir oran “fena değil” diye değerlendirilir. Elbette bu, sektöre ve hedef kitleye göre değişebilir.
Dönüşüm Oranı (CR): “Ziyaretçiler sadece sayfaya mı bakıyor, yoksa gerçekten müşteri mi oluyor?” sorusunun cevabını CR verir. İstediğiniz aksiyonu (satın alma, form doldurma, üyelik) gerçekleştiren ziyaretçilerin, tıklama sayısına oranıdır. Genelde %1 ila %5 arası “orta halli” olarak değerlendirilebilir. Ama unutmayın, %0,5 ile devasa kazançlar elde edenler de var; oran tek başına her şeyi anlatmıyor.
Müşteri Edinme Maliyeti (CAC): Yeni bir müşteri kazanmak için ne kadar harcama yapıyorsunuz? Her pazarlamacının kâbusu ya da rüyası, CAC’e bağlı. Bu rakam, 30 TL gibi ufak tefek olabilir veya sektöre göre 300 TL’ye (belki daha da üzerine) çıkabilir. Elbette yüksek CAC’in her zaman kötü olduğu söylenemez; çünkü belki de hedef kitleniz çok üst düzey bir segmenttir ve her müşteriniz size yüksek kâr bırakıyordur.
Ömür Boyu Değer (LTV): Bir müşterinin, markayla kurduğu ilişki boyunca bıraktığı toplam geliri ifade eder. Kulağa romantik gelebilir ama aslında “Bir kişiyle ne kadar uzun bir süre ve ne kadar kârlı bir ilişki sürdürebiliyorum?” sorusunun cevabıdır. CAC ile LTV’yi birlikte ele almak, pazarlama yatırımınızın geri dönüşünü daha sağlıklı yorumlamanızı sağlar.
Reklam Harcama Getirisi (ROAS): Harcadığınız reklam bütçesine kıyasla ne kadar gelir elde ettiğinizi gösterir. Reklam stratejilerinizi değerlendirirken ROAS’a bakarak “Hangi kampanyadan daha fazla kazanç sağlıyorum?” diye düşünebilirsiniz. %200 mü, %800 mü, yoksa %50 mi? İşte bu oran size ışık tutacak.
Tablo 6: KPI’ların Örnek Değerleri
KPI | Formül | Örnek Değer |
Tıklama Oranı (CTR) | ![]() | 2% – 10% |
Dönüşüm Oranı (CR) | ![]() | 1% – 5% |
Müşteri Edinme Maliyeti (CAC) | ![]() | 30 TL – 300 TL (sektöre göre) |
Reklam Harcama Getirisi (ROAS) | ![]() | 200% – 800% |
Veri analitiği sürecinde, Google Analytics’ten Social Media Insights’a, CRM entegrasyonlarından reklam yönetim panellerine kadar onlarca aracı devreye sokabilirsiniz. Amaç, müşterinin sizinle ilk tanıştığı andan satın alma (hatta tekrar satın alma) sürecine kadar izlediği yolu haritalandırmaktır.
Hangi kaynaktan gelen trafik daha kaliteli, hangi sayfalarda insanlar “Tamam, yeter artık!” deyip çıkıyor, hangi reklamın büyüsü daha fazla tutuyor… Tüm bu soruların yanıtlarını, iyi bir analitik altyapısı ve düzenli raporlama rutini sayesinde görebilirsiniz.
Verilerin sunduğu içgörü, sadece satışa giden yolda değil; ürün veya hizmet geliştirmede, içerik stratejisinde ve hatta müşteri destek süreçlerinde bile size rehberlik eder. Kullanıcılar hangi adımı atarken zorlanıyor, hangi noktada keyifsiz bir deneyim yaşıyor? Bunun çözümü genelde rakamların satır aralarında saklıdır.
Veriyi toplamak bir şeydir, onu sunmak ve aksiyona dönüştürmek ise bambaşka bir uzmanlık. Haftalık ya da aylık raporlarınızda, KPI’larınızı bir önceki dönemle kıyaslayabilir, hangi metriklerde ilerleme kaydettiğinizi veya geride kaldığınızı rahatlıkla görebilirsiniz.
Unutmayın, raporlama sadece grafiklere bakıp “Aaa güzel, CTR yükselmiş” demek değildir. Bu verileri ekibinizle, yöneticilerinizle veya iş ortaklarınızla paylaşırken, “Neden böyle oldu? Nasıl daha iyi olabilir?” sorularını masaya yatırmak çok önemlidir.
İşte o zaman analitiğin gücünü gerçekten hissetmeye başlarsınız. Veriye dayalı içgörüleri aksiyona dönüştürüp kampanyalarınızı optimize ettikçe, her bir tıkın, her bir dönüşümün altında yatan dinamikleri daha iyi kavrayacaksınız.
Dijital pazarlama dünyası bildiğiniz gibi dur durak bilmiyor. Sürekli bir değişim, sürekli bir yenilik furyası… Sanki birileri düğmeye basmış da her gün yeni bir teknoloji, yeni bir akım piyasaya sürülüyor gibi. Ama şikayetçi miyiz? Asla! Çünkü bu değişim ve yenilikler, pazarlama stratejilerimizi daha da güçlendirmemize, hedef kitlemize daha etkili bir şekilde ulaşmamıza olanak tanıyor.
Düşünsenize, yapay zekâ destekli sohbet robotları, sesli aramalarla gelen yepyeni bir dünya, artırılmış gerçeklikle ürünleri adeta elimizdeymiş gibi deneyimleme imkanı, metaverse evreninde bambaşka pazarlama stratejileri ve blok zinciri teknolojileriyle gelen şeffaflık ve güvenlik… Bunların hepsi pazarlamanın geleceğini yeniden şekillendiriyor, hem de çok hızlı bir şekilde!
Peki, bu hız treninde hangi duraklara özellikle dikkat etmeliyiz? Yakın gelecekte hangi trendler öne çıkacak ve pazarlama stratejilerimizi nasıl etkileyecek? Gelin bir bakalım.
Her gün ve hatta her saat yenilenen bir evrenden söz ediyoruz. Dijital dünyanın gelişim hızına paralel bir hızda dijital pazarlama da gelişiyor. Pekiyi siz hangi noktadasınız?
Yapay zekâ hayatımızın her köşesine giriyor, bu doğru. Peki ya dijital pazarlama? Sanıyor musunuz ki bu alandan uzak kalacak? Elbette ki kalmayacak! Kişiye özel ürün önerileri mi? Müşterilerinizin ne istediğini onlardan daha iyi bilecek algoritmalar yolda. Ancak “otomatikleştirilmiş içerik oluşturma” değil tabii. Yapay zekânın mimarisi gereği, bir insanın yaratıcılığını, duygusunu ve o “tık” eden fikrini yakalaması mümkün değil.
Evet, belki bir sürü kelimeyi yan yana getirebilir, hatta kulağa hoş bile gelebilir. Ama o içerik, bir insanın dikkatini çeken, merakını uyandıran, hatta cebinden para çıkartmasını sağlayan o sihirli dokunuştan yoksun olacak.
Google öyle boş içeriklerle mi dolacak sanıyorsunuz? Google’ın böyle bir şeye izin verip kendi ayağına sıkacağını pek sanmıyoruz… Çünkü pazarlama dediğimiz şey, insanla insan arasında kurulan bir bağdır. O bağı da ancak gerçek insanlar kurabilir, algoritmalar değil.
Eskiden her şeyi yazarak arardık. Şimdi ise akıllı telefonlarımız, akıllı hoparlörlerimiz ve hatta arabalarımızla konuşarak arama yapıyoruz. “En yakın pizzacı nerede?”, “Bugün hava nasıl?”, “En iyi online ayakkabı mağazaları hangileri?”… İşte bu ve benzeri sorular artık parmaklarımız yerine sesimizle soruluyor. Peki bu, dijital pazarlamacılar için ne anlama geliyor?
Şu anlama geliyor: Artık SEO stratejilerinizi sadece metin tabanlı aramalara göre değil, sesli aramalara göre de optimize etmeniz gerekiyor. Çünkü sesli aramalar genellikle daha uzun ve doğal dil ifadeleri içerir. “Kırmızı spor ayakkabı” yerine “Bana uygun, rahat ve şık kırmızı spor ayakkabı önerir misin?” gibi daha konuşma diline yakın ifadeler kullanılır. Bu da farklı bir anahtar kelime araştırması ve içerik stratejisi gerektiriyor.
Hala geleneksel SEO taktikleriyle mi uğraşıyorsunuz? Belki de sesli arama optimizasyonuna bir göz atmanın zamanı gelmiştir, ya da bir profesyonel ekibin eline bırakmaya… Göründüğü kadar basit değil maalesef.
Her Müşteri Özeldir. Müşteri velinimettir. Müşteri her zaman haklıdır vs. vs. vs. Bunlara gerçekten inanıyor ve gereğini yapıyorsanız ne ala ama aksi durum söz konusu ise biraz sorunumuz var demektir.
Artık o eski, herkese aynı mesajı gönderen pazarlama taktikleri tarihe karıştı. Günümüzde müşteriler, kendilerine özel, kişiselleştirilmiş deneyimler bekliyor. Özellikle e-ticaret sitelerinde kullanıcı verilerine dayalı ürün önerileri, kişiselleştirilmiş içerikler ve özel kampanyalar müşterilerin ilgisini çekmenin ve sadakatini kazanmanın anahtarı haline geldi.
Düşünsenize, bir e-ticaret sitesine giriyorsunuz ve daha önce baktığınız veya satın aldığınız ürünlere benzer, tam da ihtiyacınız olan şeyler karşınıza çıkıyor. Ne kadar etkileyici, değil mi? İşte kişiselleştirilmiş deneyim tam olarak bu! Müşterilerinize özel olduklarını hissettirerek, onlarla daha güçlü bir bağ kurabilir ve satışlarınızı artırabilirsiniz.
Online alışverişin en büyük dezavantajlarından biri, ürünü fiziksel olarak deneyimleyememekti. Ancak artırılmış gerçeklik (AR) ve sanal gerçeklik (VR) bu durumu tamamen değiştiriyor. Artık müşteriler, bir mobilyayı evlerinde sanal olarak yerleştirebiliyor, bir kıyafeti üzerlerinde sanal olarak deneyebiliyor veya bir otomobilin içini sanal gerçeklik gözlükleriyle gezebiliyor.
Bu teknolojiler, müşterilere satın alma kararı vermeden önce ürünleri adeta deneyimleme imkanı sunuyor. Bu da hem müşteri memnuniyetini artırıyor hem de iade oranlarını düşürüyor. Hala sadece ürün fotoğraflarıyla mı yetiniyorsunuz? Belki de müşterilerinize sanal bir deneyim yaşatarak onları daha da etkileyebilirsiniz.
Blok zinciri teknolojisi sadece kripto paralarla sınırlı değil. Dijital pazarlamada da önemli bir rol oynamaya başlıyor. Özellikle dijital varlıkların (NFT gibi) kullanımı, reklam süreçlerinde şeffaflığın sağlanması ve veri güvenliğinin artırılması gibi konularda blok zinciri tabanlı çözümler ön plana çıkıyor.
Bir reklam kampanyanızın ne kadar etkili olduğunu, harcanan bütçenin nereye gittiğini şeffaf bir şekilde takip edebiliyorsunuz. Ya da müşterilerinizin verilerinin güvenli bir şekilde saklandığını ve izinsiz erişimlerin önüne geçildiğini biliyorsunuz. İşte blok zinciri teknolojisi tam da bunu sağlıyor.
Güvenin ve şeffaflığın her zamankinden daha önemli olduğu bu dönemde, blok zinciri tabanlı pazarlama stratejileri işletmenize önemli bir avantaj sağlayabilir.
Yani dijital pazarlama dünyası hızla değişiyor ve bu değişime ayak uydurmak, rekabette öne geçmek için hayati önem taşıyor. Yapay zekâ, sesli arama, kişiselleştirilmiş deneyimler, artırılmış ve sanal gerçeklik ile blok zinciri teknolojileri gibi trendleri yakından takip ederek ve stratejilerinize entegre ederek, geleceğin pazarlama dünyasında başarılı olabilirsiniz.
Unutmayın bu treni kaçıranlar, peronda beklemek zorunda kalacak!
Dijital pazarlama paketleri nelerdir?
Dijital pazarlama hizmeti paket olarak sunulamaz. Bu hizmetlerin markaya, siteye veya isme özel geliştiriliyor olmasından dolayı; pakete dönüşmesini rasyonel bulmuyoruz.
Geleneksel ve dijital pazarlama farklı mı?
Esas itibariyle pazarlamanın temel ilkeleri, tüm pazarlama türlerinde aynıdır. Ancak elbette dijital pazarlama, geçmişteki uygulamalardan yöntemler ve araçlar bakımından ayrışır. Dijital pazarlamada gelişmiş iletişim teknolojileri ve internet kullanılırken, geleneksel (konvansiyonel) pazarlamada, internet öncesi araçlar kullanılır.